Bir zamanlar boş gezmeyi iş yapmaktan çok seven üç ar­ kadaş varmış. Bugünden yarına geçinmek, gittikleri yerlerin birinden yüz bulsalar , beşinden kovulmak canlarına tak de­miş. Alın teriyle kazanıp gönül rahatlığıyla yemeyi de göz­lerine kestiremezlermiş, çünkü elleri işe yatkın değilmiş. Bir gün, uzun bir yolculuktan sonra, yüksekçe bir tepede
_Sanatın yaratıcı gücü, doğadan, sanatçının eli değmeden, kendiliğinden çıkar ortaya. Her sanatçı, doğanın özünde bulunan sanat nitelikleri karşısında, Aristoteles'in deyimiyle bir "öykünücü"dür. O, ya Apollo'ca bir düş sanatçısı, ya Dionysos'ca bir coşkunluk sanatçısı ya da hem coşkunluk hem de düş sanatçısıdır. _Apollo,
Reklam
Ardavirafname
8. Bölüm [Ay Ülkesi] [ı] ikinci adımı güzel sözle atınca mâh payeye [gökyüzünün, cennetin ikinci katı, ay ülkesi], güzel sözlerin yurduna vardım. Kutsalların ulu divanına erişip onları gördüm. [2] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer’e, “Burası neresi ve bu ruhlar kimlerin ruhları?” diye sordum. [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer, “Burası ay ülkesi ve bu ruhlar
Sayfa 90
Önderler ilkel ve budala kadınlarla yaşamalı- dır. Düşünün, işlerime burnunu sokan bir kadınla dü- şüp kalkmış olsaydım, halim nice olurdu! Insan din- lenme saatlerinde başını dinleyebilmeli. Hitler bu sözleri metresi Eva Braun'ın onunla ancak intiharından 36 saat önce evlenecektir - önün- de söylemekten de çekinmez. Salonda başka kadın- lar
Sayfa 170 - Çağdaş yayınları, 1975Kitabı okudu
“Kadınlarda, el ustalığı isteyen işler için, aptalca bir yarışma duy-gusu vardır zaten,” diye düşündü. “Erkeklerin, başka konu-larda, onlara, üstün ve yukardan bakarmış gibi görünen ta-vırlarını çekemezler, bu çeşit yarışmalarla acısını çıkarmak isterler böyle küçük görülmelerin. Bir yandan da, her şeye rağmen savunmasız ve narin olduklarını gösteren yapma-cıklarını elden bırakmazlar: ‘Canım şu ipi şuraya takar mı-sın? Canım senin boyun yetişir - ya da sen benden kuvvet-lisin.’ Yani senin bütün üstünlüklerin, basit ve hayvani te-mellere dayanır. Sonra, küçük bir aksama olunca: ‘Dur ca-nım, bir de ben denesem’ sahteliği. ‘Uzun boylu hayvan! Beni kuvvetli kollarınla alıp götürdün; şimdi, bir çamaşır ipini takamıyorsun işte!’” “Karı-kocanın birbirleriyle ve çevreleriyle durmadan yarışmasını anlamıyorum, demişti Selim, Turgut evlenmeden önce. “Belki onlar farkında değil; oysa bana bu davranış, hayatı cehenneme çevirmek gibi ge-liyor.” Ne yapalım, canım Selim? Nermin’in şu anda, bu işi benden iyi yapma arzusuyla tutuşmasına nasıl engel olalım?
Sevgili Bilge, Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana,
Sayfa 385Kitabı okudu
Reklam
75 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.