“Kadınlarda, el ustalığı isteyen işler için, aptalca bir yarışma duy-gusu vardır zaten,” diye düşündü. “Erkeklerin, başka konu-larda, onlara, üstün ve yukardan bakarmış gibi görünen ta-vırlarını çekemezler, bu çeşit yarışmalarla acısını çıkarmak isterler böyle küçük görülmelerin. Bir yandan da, her şeye rağmen savunmasız ve narin olduklarını gösteren yapma-cıklarını elden bırakmazlar: ‘Canım şu ipi şuraya takar mı-sın? Canım senin boyun yetişir - ya da sen benden kuvvet-lisin.’ Yani senin bütün üstünlüklerin, basit ve hayvani te-mellere dayanır. Sonra, küçük bir aksama olunca: ‘Dur ca-nım, bir de ben denesem’ sahteliği. ‘Uzun boylu hayvan!
Beni kuvvetli kollarınla alıp götürdün; şimdi, bir çamaşır ipini takamıyorsun işte!’” “Karı-kocanın birbirleriyle ve çevreleriyle durmadan yarışmasını anlamıyorum, demişti Selim, Turgut evlenmeden önce. “Belki onlar farkında değil;
oysa bana bu davranış, hayatı cehenneme çevirmek gibi ge-liyor.” Ne yapalım, canım Selim? Nermin’in şu anda, bu işi benden iyi yapma arzusuyla tutuşmasına nasıl engel olalım?