Bâki Yiğit
Türkiye'deki El Kaide yapılanmasını oluşturan beş kişiden biriydi, Usame bin Ladin'le yemek yiyecek kadar yakındı. ITO tekstil mühendisliğinde okuyordu. üçüncü sınıfta bıraktı, 1996'da lngilizce öğretmeni eşiyle birlikte Afganistan'a gitti, beş yıl orada yaşadı, bir yıl Pakistan'da yaşadı, 2002'de Türkiye'ye döndü, 2003'te lstanbul'daki bombalı saldırıları organize etti. Neve Şalom, Beth lsrael sinagoglarıyla, lngiltere başkonsolosluğu ve HSBC bankası genel müdürlüğüne yönelik saldırılarda, 59 kişi hayatını kaybetti, 750 kişi yaralandı. iki ay sonra yakalandı. Yargılandı, müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Ömrünün sonuna kadar hapiste yatacak zannediliyordu, gündemden düştü. Meğer, 2012'de Suriye'de IŞID saflarında savaşırken öldürüldüğünde anlaşıldı ki... Müebbet kararını temyiz etmiş, deliller yetersiz denilerek, 2010'da tahliye edilmiş, yurtdışına çıkış yasağı bile konmamıştı. Türk Silahlı Kuwetleri'nin şeref madalyalı subaylarını "kaçma şüphesi var" diye yıllarca hapiste tutan sayın adaletimiz, tescilli teröristi "kaçmaz" diye salıvermişti!
Sayfa 287 - Kırmızı Kedi Yayınevi - Üçüncü Basım: Aralık 2017, İstanbulKitabı okudu
Oğuz menkıbesi, Uygurca bir metinde,
Oğuz doğduğu zaman yüzü mavi, ağzı ateş gibi kırmızı gözü, saçı ve kaşları siyah bir dünya güzeliydi. Annesinin memesinden ilk sütü emdikten sonra, bir daha emmedi. Yiyecek istedi, lakırdı etmeğe başladı. Kırk günde büyüdü: dolaşıp oynuyordu. Oğuz’un ayakları öküze, vücudu kurda, göğsü ayıya benzerdi. Böğürleri kıllı idi. At sürü­sü güder, beygire
Reklam
Said Nursi'nin her suale cevabı varmış(mış).
HER SUALE CEVAP VERMEK, HİÇ KİMSEYE SORU SORMAMAK Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi. Bilmez ki sorsun, bilse sorardı. Atasözü "Herhangi ilme sorulan suale bila-tereddüd derhal cevap verirdi."(1) "Sorulacak suallere cevap vermeye hazır bulunduğu gibi kimseye sual sormayacağını da beyan ederek bu kararda yirmi sene sebat
Sayfa 56 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
• Müslüman bir kadın bir gün alışveriş yapmak için beni ( Resulullah'ı ) Kaynuka Yahudilerinden bir kuyumcuya gitti ve oturdu. Orada birkaç tane de Yahudi oturuyordu. Müslüman kadın örtülü olduğu için o Yahudiler onu ayıpladılar ve kadının başörtüsünü açmasını istediler; ancak kadın bunu kabul etmedi. O anda Yahudi biri kadının çarşafını bir yere sıkıştırdı ve kadın kalktığında çarşafı düştü ve bağırdı. Bunu duyan Müslümanlardan biri o Yahudi'nin üzerine atıldı ve onu döverek öldürdü. Yahudiler de kalktı o Müslüman erkeği öldürdüler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) kadının iffetini korumak ve öldürülen Müslüman'ın intikamını almak için o Yahudilere savaş açtı ve onları Medine'den sürdü. • Peygamber (s.a.v) Haris b. Umeyre el- Esediye'yi elçi olarak Şam'a, Rum Kayserine göndermişti. Ancak Mute'de durduruldu ve Şurahbil b. Amr Gassani'ye götürüldü. Şurah- bil, Şam valisiydi ve Haris b. Umeyre el-Esediye'yi öldürdü. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) Zeyd, Cafer ve Abdullah b. Revaha komutasında bir orduyu yüz bin kişilik Rum ve Gassani ordusunun üzerine, Mute'ye gönderdi. Tüm bunların hepsi öldürülen tek bir Müslüman içindi.
Sayfa 120Kitabı okudu
Osmanlı'nın yönetim şekli
Gülhane Hatt-ı Hümayunundan [1839] önce Osmanlı Devleti, Osman ve Orhan Gazi zamanından beri beyliklerden farklı bir yönetimle idare ediliyordu. Bu idare gayet sağlam ve usta bir idareydi. Allah Teala bu yönetim sayesinde Osmanlı Devletine Ortadoğu ve İslâm dünyasını yönetme imkânı vermişti. Ayrıca Osmanlılar hilafeti de bünyelerine almışlardı.
Reklam
Vay bee
Şeyh Seyfettin hazretleri bir gün evinde otururken kulaklarına komşuda çalınan bir ney sedası geldi ve bu name'nin tesiryle ihtiyarı elden gitti ve orada bayılıp düştü Bu arada kolu incindi. kendine geldiğinde buyurdular ki bir takım kimseler bize neyi dinlemeyi terk ettiğimiz için dertsiz deyip bizim aşktan yani boş olduğumuzu sanıyorlar halbuki asıl aşktan nasipsiz onlardır. çünkü aşık olan böyle yanık değil sedasının nasıl dayanabilir...
Tanrıça İnanna, Gilgameş'e daha Huluppu ağacını kestirdiği zaman göz koymuş­tu. Fakat o sıralarda Tanrıça'nın bir sevgilisi vardı. B ir gün her nedense ona kızmış ve ondan ayrılmıştı. Gilgameş'i, canavarı öl­dürüp elini yıkadıktan ve kendisine eski düzeni verdikten sonra ilk gören Tanrıça İnanna oldu. Çok yakışıklıydı.
�RUVA SAVAfi'NIN N E DENi Tarihteki Onlü Çatışmanın Açıklanması Truva Savaşı olarak bilinen Akalar (çeşitli Yunan kabilelerinin ordu­ larına verilen ortak isim) ile Truvalılar arasındaki on yıllık çatışma klasik mitolojideki en ünlü olaydır. Bu, sayısız trajedilere yol açan uzun, kanlı ve yıkıcı bir savaştı. Bu savaş çeşitli savaşçıların
Bir el kavradı beni sıkıca bileklerimden. İkimiz de aynı anda döndük elin sahibine. "Yapma," diye bağırdı sevdiğim, adama. Acı bir bağırtı teslim aldı çarşıyı. Dudaklarını görmedim ama sesi kulaklarımı deldi. Sevdiğim üstüne kapandı k a nlı bedenimin. Sonra bir ses daha, saçları yüzümde k aldı, kumralına kan bulandı. Gözlerinden bir damla bal düştü dudaklarıma. Baharat kokularına kan kokusu karıştı, çarşının neşesi feryada figana kesildi. Bakmayın böyle anlattığıma, ben de ruhumu teslim ettim orada. Sevdiğim oracıkta çekti gitti, aldı canımı hüzünlü ba kışlarıyla. Mezarım kanlı gözlerindedir şimdi, Semra'nın mezarıysa köyde bir ağacın altında. Gülüşü bende kaldı.
Reklam
Bırak, bırak tüm bunları diyecektim. Kimin konuştuğunun ne önemi var, biri kimin konuştuğunun ne önemi var dedi. Biri kalkıp gidecek, giden ben olacağım, ben olmayacağım o, ben burada olacağım, buradan uzaktayım diyeceğim, ben olmayacağım o, hiçbir şey söylemeyeceğim, bir öykü anlatılacak, biri bir öykü anlatmaya çabalayacak. Evet, yadsımıyorum
Osmanlı Devrinden Tarihi Fıkralardan Alıntılar - 3
Çelebi Sultan Mehmet, Karamanöğlu Mehmet bey üzerine yürümüştü. Karamanöğlu mağlûp oldu ve oğlu «Mustafa Bey esir düştü. Padişah onu affetti, ancak bir daha Osmanlı’ya düşmanlık etmiyeteği hakkında söz istedi. Mustafa bey padişahın karşısında elini göğsüne bastırarak can ve gönülden dedi ki: — Bu can , bu tende iken Osmanoğullarma silâh çekmiyeceğime yemin ederim. Çelebi Sultan Mehmet ona âdet olduğu üzere davul, bayrak, atlar ve develer verdi. Mustafa ordugâhtan biraz uzaklaşınca koynundan bir güvercin çıkardı ve boğazını kopardı: — Bu can bu tenden çıktı; yeminim de kalmadı; bizim Osmanoğullarma düşmanlığımız mahşere kadardır. Dedi; orada otlamakta olan at sürülerini de alıp memleketine gitti. «Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu» sözü bu gibi hâdiselerden kalmış olsa gerek.
Trabzon, kıyıda demirlemiş, her biri aşağı yukarı ikişer grostonluk dört paslı askerî nakliye sefinesi ile, mazı ve akçaağaçlar içinde âdeta kaybolan Fâtih Câmii ve çevresindeki, herbiri mütevâzı birer mimârî şâheseri olan küçük evler ile, başta Zağnos Paşa’nınki olmaküzere taş köprüleri ve nice câmi ile, Küçük Ayvasıl Kilisesi, hükümet binâları,
_Gazeller_ _Keşke uyuyabilseydim de, rüyada yüzünü gösterseydin. _Ey bütün maddî varlığından kurtulup, sadece baştan ayağa nür olan azîz varlık, yıldızlar bile seni görüp kendilerinden utanıyorlar. Senin cevherin kuyumcuda müşterilerce pek beğenildi. Yani asaletine, rühî güzelliğine, Hakk aşıkları hayran oldular. _Avareliği, bir bir şerbet gibi
189 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.