Ben sizin (Malta'ya) gelmenizi hayal bile etmiyorum. Burada bir aile çok paraları olmadan yaşayamaz... Pazartesi günleri arabayla çıkıyoruz. Deniz kenarında bir gazinoya gidiyoruz. Birkaç güne kadar deniz hamamlarına başlayacağız... Her sabah felsefe dersi. Haftada üç gece de sosyoloji yani ilm-i içtima konferansları var... Küçük Türkan biçki-dikişe de şimdiden merak sarmış olmalı: Makasla annenin hırkasını kesmişsin! Biçki öğrenmek istiyorsan, böyle öğrenilmez. Küçük ablan bebeklerine elbise yaparken nasıl biçiyor. Nasıl dikiyor? Yaptıklarına dikkat et . . .
Malta Arapları hatta Cem Sultan'ın torunları da Malta vatandaşı şu an
Bu resimde Malta kadınlarının nasıl çarşaflandığını göreceksin. Avrupa'da çarşaf yok derlerse inanma. Buranın dili de Arapça ...
Reklam
Boş zamanlarımı ise Alman esirlerin yaptığı köşkünde geçiriyorum. Küçük bir de bahçesi var ama köşk deyince büyücek bir şey zannetmeyin. Fatma’nın, Türkan'ın (içinde) oynayacağı kadar bir şey ama yeşil panjurlarla süslü sekiz penceresi var. Kitap koymak için de bir rafı ... Millet bizden razı ise bizi ister. Değilse ne yapalım? Ben, bütün ömrümü ilim yolu ile rnilletine çalışmaya sarf ettim. Burada da yine vaktimi dersler ve konferanslar vermekle geçiriyorum. Vicdanım müsterih, kalbim rahattır ...
Ermeniler bizi ardımızdan vurdular, biz de nefsi müdafaada bulunduk!
Kukla Osmanlı Hükümeti ve İngilizlerce amaçlanan hedefe bu yolla ve bu hava içinde varamayacağı anlaşılan Divan-ı Harp sallanmaya başlamıştı. Nihai darbeyi ise 17 mayıs 1919 günü yapılan son duruşmada Ziya Gökalp'ten yiyecekti: Reis - Türkler tarafından bir Ermeni katliamı olmuştur. Bunun için gerekli fetvayı da siz vermişsiniz. Ne diyeceksiniz? .. Eyvah yanardağ patlayacak…Önceki duruşmalar boyunca soğukkanlılığını koruyan Ziya Gökalp'i tanıyanlar, Eyvah diye geçirdiler içlerinden, yanardağ şimdi patlayacak ... Sanki, sorgulanan değil sorgulayandı. Divanı Harp reisini sert bir ses tonuyla cevapladı: “Milletinize iftira etmeyiniz! Türkiye'de bir Ermeni katliamı değil, bir Türk-Ermeni mukatelesi (vuruşma, kavga) olmuştur. Bizi arkadan vurdular. Biz de vurduk! . .
Dönernin ve sonrasının birkaç ünlü ismi daha: İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Başkanı 2783 Ebüzziyazade Velid Bey. Vali, yazar ve şair 2784 Süleyman Nazif Bey. Alay gazetesi başyazarı Enis Avni Bey, yani Cumhuriyet dönemi ünlü roman yazarlarından Aka Gündüz (1885-1958). Afyon Mebusu Kel Ali (Çetinkaya) Bey. 9. Ordu Komutanı 2803 Yakup Şevki (Subaşı) Paşa . . .
Büyük kızı Seniha Hanım'ın (Göksel, 1902-1980) bu "facia"yla (!) ilgili olarak yazdıkları şöyle: Vapurumuzun hareket edeceği gün Ali Kemal'in gazetesinde babamızın bindiği vapurun battığı haberi çıkmıştı. Artık geri dönemezdik. Ta Samsun'a kadar içlerimiz yana yana yaptık bu yolculuğu. Babam da -nasılsa- bizim geldiğimiz vapurun battığı haberiyle sarsılmış ama inanmak istememiş. Bindiği sandalla bizleri Samsun iskelesinde karşılamaya geldiğini görünce gözlerimize inanamadık ve tabii çok rahatladık. Birkaç gün sonra da dört at arabasıyla Ankara'ya gitmek için yola çıktık: Biz hepimiz, Dr. Rıza Nur Bey ve Şeyhülislam Hayri Bey'in çocukları. Anadolu'nun kuş uçmaz kervan geçmez bozuk yollarında Dr. Rıza Nur Bey'in konaklama yerlerimizi bulup hazırlatması sayesinde rahat ettik…
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.