Bağımsız olan her devletin, varlığını sürdürdüğü bir coğrafi mekana sahip olması gerektiği herkesçe malumdur. Ancak eski Türk ilinde bu coğrafi mekan, yani ülke toprağı diğer çağdaşı devletlerde olduğu gibi hükümdarın serbestçe kullanabildiği bir arazi parçası değil, korumakla vazifeli olduğu ata yadigarı idi. Bu durum ve vatan sevgisi, Orhun Abidelerinde gayet açık bir şekilde anlatılmıştır. Ayrıca merkez Ötüken kutsal sayılmış­tır (lduk Ötüken) . Aslında Orhun Kitabeleri (Türk milletinin acı tatlı hatıralarının gelecek nesillerce unutulmaması için taşa yazdırılıp dikilmesi) o toprakların ilelebet Türk vatanı olarak kalacağı düşüncesinin neticesi idi. Çin kaynakları Gök Türk sı­nırlarının doğudan batıya 10 bin li (beş bin km'den fazla), gü­neyden kuzeye 5 bin li (iki bin beş yüzkm'den fazla) olduğunu bildirmektedir. Ülke hükümdarın şahsi malı gibi bir dominium değil, benzeri sadece, eski çağlarda Roma'da görülen imperium düşüncesi ile yönetiliyordu.
Eski Türk topluluklarında şamanlığa benzer bir inancın varlığına ihtimal verdirecek hiçbir kayıt mevcut değildir. Altay Türkleri tarafından bugün «şaman» mânasında kullanılan Kam sözü, Gy. Németh'in araştırmalarına göre, hiç olmazsa 5. yüz yıldan beri yaşamaktadır. Avrupa Hunları tarihinde Atakam ve Eşkam adlarında iki «şef» den bahsedilmiştir. Buradaki «kam» hecesi «din adamı»nı anlatan bir tâbir ise, bu, «şaman»ı değil, fakat eski Türk dininin temsilcisi mânasını ifade etmiş olmalıdır. Çünkü Hunların örf ve âdetleri hakkında oldukça geniş bilgi veren Lâtin (meselâ, A. Marcellinus, 4. yüzyıl sonları) ve Germen (meselâ, Jordanes, 6. yüzyıl ortaları) yazarların «Hunların dinî törenleri yoktur» diyecek yerde, garip ve ilgi uyandırıcı şaman âyinleri ve şamanik telâkkilerden haber vermeleri beklenirdi. Hükümdar âilesinin Budizmle yakın ilgisine rağmen Tabgaçlarda (5. yüzyıl) şamanlığı hatırlatan bir şey yoktur. Uygurlarda (8-11. yüzyıl) bile bu hususta açık bir delile tesadüf edilmez. Hattâ Uygurlarda kam sözü, «din adamı» değil, büyücü, sihirbaz mânalarında kullanılmıştır. Orhun kitabeleri dahil, şimdiye kadar ele geçen Gök-Türkçe yazılı metinlerde ne umumi olarak «din adamı» manasında, ne de «şaman» mânasında kam kelimesine rastlanmadığı gibi, bütün bu vesikalarda şamanlığı îma eden bir kayıt bulunmamıştır. Bundan dolayı, Gök-Türkler zamanında bile Türk dinî itikadlarını gelişi-güzel şamanlık telâkki etmenin tehlikesi üzerine dikkat çekilmiş idi.
Sayfa 40 - Kültür Bakanlığı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
147 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 saatte okudu
1300 yıl önce atalarımızın dillendirdiği sözcükleri okumak ve köken itibariyle birçok sözcüğün bugün dahi kullanımda olduğunu tanıklamak hem dilimize hem de Türk tarihine duyduğum hayranlığı kat be kat artırmaya yetti. Göktürk Kitabeleri,Orhun Yazıtları,Bengü Taşlar… Adlarını bir şekilde işittiğimiz ancak içeriğinden pek haberdar olmadığımız,kadim tarihimizi aktaran bu ilk yazılı kaynaklarımızı okumamız şart.
Orhun Abideleri
Orhun AbideleriMuharrem Ergin · Boğaziçi Yayınları · 19961,432 okunma
"Öd tengri aysar,kişi oglı kop ölgeli törimiş" *Zamanı tanrı yaşar,insanoglu hep ölmek için yaratılmış* Orhun Kitabeleri
Görülüyor ki Orhun Kitabeleri Allah'ın boş kırlarında değil, etrafında bir şehir tipi yerleşme var ve yazıtlar Miladî 8. asırdan daha geriye gidiyor.
türk oguz begleri bodun eşiding üze tengri basmasar asra yir telinmeser türk bodun ilingin törüngin kim artatı udaçı erti Türk Oğuz beyleri, Türk milleti, işitin! Üstte gök basmadıkça, altta yer delinmedikçe, Türk milleti, ilini, töreni kim bozacak?
Reklam
Orhun Kitabeleri'nde bildirildiği üzere Gök Türk Devleti'ndeki kanunlar bütününe "töre" deniyordu. Kitabelerde töre kelimesi 11 yerde geçmekte bunun altısında il (devlet) deyimiyle birlikte kullanılmaktadır. Diğer beş yerde de il ile alakası açıkça bellidir. Bu da Gök Türk Devleti''nin töreye (kanuna) ne kadar bağlı olduğunu göstermektedir. Bir başka deyişle, devletin varlığı törenin varlığına sıkı sıkaya bağlıydı: "Devleti ellerine alıp töreyi tesis ettiler...", "ey Türk bodunu devletini, töreni kim bozabilir?", Kazandığımız devlet ve töremiz öyle idi.", "devletin töresini terketmiş..", "O (İlteriş), atalarının töresine göre bodunu (milletini) teșkilatlandırdı...", "Töre gereğince amucam tahta oturdu..." Töre hükümleri değişik şartlar altında etkinliğini sürdürebilmek için değişebilirdi. Ancak törenin bazı hükümleri kesinlikle değişmezdi: Bunlar könilik (adalet), uzluk (iyilik, faydalılık), tüzlük (eşitlik), kişilik (insanlık) idi. Diğer eski Türk devletlerinde olduğu gibi Gök Türk Devleti'ni de yerleşik ve kabilevi devletlerden ayıran başlıca özellikler şunlardı: Velayet-i amme, özel mülkiyet, serbest çalışma, imtiyazsızlık, hükümranlığın karizmatik oluşu, birleştiricilik, askerî karakter, dini tolerans, imperium telakkisi, töre (kanunilik), besicilik-çobanlık. Özellikle vurgulanması gereken nokta şudur ki Gök Türk Devleti'ni diğer kabilevi devletlerden ayıran en önemli Özellik kamu hukukunun olmasıdır.
VI. asırla VIII. asır arasında, Çin'in kuzey hudutlarından Karadeniz'e kadar uzanan bir göçebe imparatorluğu kuruldu. Çinliler buna Tuküe, Bizanslılar Tukovi adını veriyorlardı. Alimler bu kelimenin asılda "Türk" olduğunu ileri sürdüler. Hakikaten sonradan keşfedilen Orhun Kitabeleri'nde bu devleti "Oğuzlar"ın teşkil ettiği ve bunların kendilerine "Türk: kuvvetli, nizamlı" vasfını verdikleri anlaşıldı. Bu imparatorluk 581'de doğu ve batı olmak üzere iki kısma ayrılmıştı, müteakip asırda bunlar Çin nüfuzu altına girdiler. Doğu kısımı elli yıl yabancı hakimiyeti altında bulunduktan sonra 682'de istiklâlini kazandı. Orhun Kitabeleri işte bunlardan kalmadır. Bu âbidelerde, büyük Oğuz kitlesinin, dış tesirlere kapılarak millî an'aneyi muhafaza edemeyen aristokrasiye karşı isyanlarından bahsedilir. Burada Türk kelimesi bir kavim veya hâkim aile ismi olarak değil, bir sıfat olarak kullanılmıştır.
Halen konuşulan İngilizcenin 1800'lerden itibaren yerleşen "Late-Modern English" dedikleri dil olduğunu söyleyeyim yetsin. Yetsin de, dil de benim yumuşak karnım be yavrum. "Türük bodun tokurkak sen açsık tosık ömez sen bir todsar açsık ömez sen". Bilge Kağan'ın Orhun Kitabeleri'ndeki sitemi, "Türk milleti tokluğun kıymetini bilmezsin, açlık tokluk düşünmezsin, bir kere doydun mu, bir daha acıkacağını aklına getirmezsin", aklımdan çıkmaz. Ne alaka şimdi diyeceksiniz, Anglosakson dünyasının ilk tarih yazarı Venerable Bede diye biri vardır, "İngiliz Halkının Kilise Bağlamında Tarihi" isimli dört yüz sayfalık eserini ortak dil yokluğundan Latince yazar. Bede (672-735), Türük Bilge Kağan'la (683-734) akran. Burada oturmuş size ABD'nin arka planını vermeye çalışırken, kendi terekemizi nasıl da ihmal ettiğimizi düşünüyorum, içim acıyor da alaka bundan.
Gök Türklerin bağımsızlıklarını kazanışları ve kaybedişleri, Orhun Kitabeleri'nde oldukça önem verilerek anlatılmış; bağımsızlığın kaybedilişinin millet için âdeta bir ölüm, kazanılmasının ise yeniden diriliş olduğu, milletin bundan ders alması gerektiği özenle tavsiye edilmiştir.
Reklam
248 syf.
10/10 puan verdi
Ne Mutlu Türküm Diyene
“Tarihin en kadim milletleri sıralansa hiç şüphe yok ki Türkler en ön safta yer alacaklardır. İzledikleri yollar, vardıkları coğrafyalar, söyledikleri şiirler, savaş stratejileri ve daha nice konularıyla Türk tarihinin kendine has birçok bilinmeyeni vardır.Tarihi ekranlar vasıtasıyla her yaşa yeniden sevdiren Cansu Canan Özgen, Türklerin izini
Türklerin Serüveni
Türklerin SerüveniCansu Canan Özgen · Kronik Yayıncılık · 20171,183 okunma
Ruslara esir düşen İsveçli subay Strahlenberg, Orhun Nehri yatağında coğrafi incelemeler yaparken birtakım balbal ve kitabelerle karşılaşır. Bilim dünyasına da tanıtır. Kitabelerin okuma ve çözümlenmesinde ise en büyük pay V. Radloff ve V. Thomsen'a aittir.
Çoklar diye korkmadık, azız diye çekinmedik. Düşmanlarımız etrafımızda ocak gibiydi, biz de ateş idik Orhun Kitabeleri
Göktürklerde Hükümet Bürokrasisi
Orhun Kitabeleri'nde geçtiği üzere, Gök Türklerde hükümetin karşılığı "ayukı" tabiri idi. Çin kaynaklarına göre Gök Türk hükümeti dokuz bakandan oluşuyordu. Bakan­ların yazıtlardaki karşılığı ise "buyruk" idi. Hükümetin başında ise, hanedandan olmayan aygucılar veya ügeler bulunurdu. Bunlara ilaveten, devlet merkezinde ayrıca tamgacı ve bitigçiler bulunurdu. Tamgacılar katip ve mühürdar, bitigçiler ise, haberleşmelerden sorumlu katip idiler.
Gök - Türklerde Töre
Orhun Kitabeleri'nde bildirildiği üzere, Gök Türk Devleti'nde ki kanunlar bütününe "töre" deniyordu. Töre hükümleri değişik şartlar altında etkinliğini sürdürebilmek için değişebilirdi. Ancak, törenin bazı hükümleri kesinlikle değişmez idi: Bunlar könilik (adalet), uzluk (iyilik, faydalılık), tüzlük (eşitlik), kişilik (insanlık) idi.
194 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.