Bütün genç şairlerin sürekli yaptığı gibi o da doğayı betimliyordu, yeşilin kusursuz tonunu kusursuz verebilmek için de o nesnenin kendisine bakıyordu, ki bu nesne de pencerenin altındaki defne ağacıydı. Ondan sonra, doğal olarak artık yazamadı. Doğadaki yeşil bir şeydir, edebiyattaki yeşil başka bir şey. Doğayla edebiyat arasında doğuştan bir antipati vardır, yan yana getirilseler birbirlerini parçalarlar.
"Bu tür uykular sağaltıcı mıdır, simsiyah bir kanadın en can sıkıcı anılara, hayatı tam anlamıyla sakatlayan olaylara dokunup onların, en çirkin ve en adi olanlarının bile, kabalıklarını giderip bir ışıltıyla, bir parıltıyla süslediği trans halleri midir? Ölümün parmağının, bizi parçalamasın diye hayatın karmaşasının üzerine ara sıra dokunması mı gerekmekte? Ölümü her gün ufak dozlarda almazsak yaşamayı beceremeyecek bir yapıda mıyız? Nasıl tuhaf güçlerdir ki bunlar, en gizli köşelerimize nüfuz ediyor, sahip olduğumuz en değerli şeyleri biz istemeden değiştiriyorlar? "
Reklam
" Ya da tek başına kalmış çaresiz biri, ki en korkunç kader de onunkiydi, daracık yaşam alanını yapayalnız adımlıyordu."
"Ama yaşanan bu dehşetin en korkunç ve etkileyici yanı, geceleyin tuzağa düşen ve şimdi kararsızca dönüp duran adalarını ruhlarında büyük bir acıyla adımlayan insanların görünümüydü. Sulara da atlasalar, buzun üzerinde de kalsalar kaderleri belliydi. "
" ...bulmaktan en korktuğumuz şeyi öfkemizin şekillendirmediğine emin olabilir miyiz?"
"Mutluluğu melankoliden ayıran şeyin bir bıçak sırtı kadar ince olduğunu söyleyen filozofun hakkı vardır; birinin ötekinin ikizi olduğunu düşünür, oradan da bütün aşırı duyguların delilikle kardeş olduğu sonucuna varır; bizi gerçek kiliseye sığınmaya davet eder. "
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.