Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.34
Jack London'un kaleme aldığı bu eser oldukça yaratıcı bir hayal gücüyle ve akıcı, sade bir dille yazılmış mükemmel bir macera romanı. Okurken animasyon halinin ne kadar güzel olacağını düşündüm.
Adem'den Önce Koca Diş adındaki bir kahramanın rüyalarında tarih öncesi bir çağda başından geçenleri gören günümüz insanı olan Amerikalı
Nietzsche
Nietzsche
1844 yılında Almanya’nın Röcken kasabasında doğdu. Protestan kilise papazı babasını beyin tümöründen kaybetti. Şiddetli ağrılar çeken babasını öyle gören Nietzsche ilk acıyla böyle karşılaştı. Sonra annesi, teyzeleri, kızkardeşi ile yaşadı. Bonn üniversitesinde ilahiyat ve Filoloji okudu. 25 Ağustos 1900 de babası gibi şiddetli baş
Kaderini Sev, Çünkü Aslında Hayatın Bu - NietzscheTaner Şanlıoğlu · Destek Yayınları · 20202,784 okunma
Bu Diyar Baştanbaşa treninin ilk kitabı olan Nuhun Gemisi ile Erzurum, Van, Diyarbakır, Ağrı, Amasya gibi çeşitli şehirlere yolculuğa çıkarmıştı bizleri Yaşar Kemal. Bu yolculuğun kısa olmadığından, aksine meşakkatli ve uzun bir yolculuk olduğundan daha önce de bahsetmiştim. Anadolu'nun sorunları bitmediği gibi yazılacak satırlara da bir yenisi
Kitap genel olarak insanın insan olma yolundaki evrimleşmesini ve savaşını anlatıyor.
Jack London ilkel yaşamda insanımsı maymunların, birbirleriyle iletişim kurma çabaları yolunda başarılarını ve başarısızlıklarını, kabileler arası savaşlarını, aile kavramını, yaşam mücadelelerini, hayatta kalabilmek için üretmek zorunda kaldıkları çözümler gibi konuları güzel bir şekilde anlatmış. Özellikle benim ilgimi çeken kısım ise, bir insanımsı maymunun şiddete eğilimi yüzünden cinayetler işlemesidir. Yazarın da kitapta dediği gibi, o günümüz insanının geçmişteki haline oldukça benzemekte.
Üç farklı evrim sürecindeki insanları aynı anda okuyucuyla buluşturuyor yazar.
Orman halkı, Mağara halkı ve Ateş halkı.
Bence kitap farklı konusuyla ve akıcılığıyla gerçekten ilgi çekiciydi.
Yanan Ormanlarda Elli Gün
Yazar; kitabında şehir demeye dilin varmadığı Doğu Anadolu’daki gün görmeyen mağara köylerinde hayvanlar
la beraber yaşayan ve burada ki yoksul
luktan sefaletten bahsetmekte.
Çaresiz ve bilinçsizce felaketlere yol açacağını bilmeyen ve çıkarı uğruna ağaçları kesip yakan,tarla açan köylülerle
rant isteği bitmeyen müteahhitlerin kereste biçmeleri anlatılmakta.
Şeyhlerin cahil halkı nasıl sömürdüğünü
söylemekte yazar.
Bu orman davasını bakan avukat; gazete
ci, doktoru,öğretmenin ne olduğundan
habersiz okuma yazma bilinmeyen köylülerin, aralarındaki mesafe birkaç kilometre olan ve herbirinde beş,on hane sayından ibaret olan köylerin planlı bir şekilde birleştirilmesi ve bu köylere okul
sağlık,elektrik su ihtiyaçların karşılanma
sından ve fabrikalar kurularak iş imkanlarından ve bu şekilde olursa kalkınabilirden bahsetmekte.
Adem'den önce: insanın değişmeyen vahşiliği
#spoiler
Demir Ökçe kitabı ile bizi yüzlerce yıl sonrasına götüren Jack London, bu kitabıyla birlikte bizi yüzlerce yıl öncesine götürüyor. Yüzlerce yıl dediğime bakmayın, az değil: Âdem'den önce...
İnsan olarak adlandırılan varlık henüz ağaçtan inmemiş, ateşi keşfetmemiş ve herhangi bir kelimeye dökülen dil geliştirmemiş durumda. İşte bu
Doğa ve huzur
2020 yılında okuduğum kitaplarımdan biri.Tam da Korona virüsden dolayı karantina günlerinde dağa baýira hasretken bana ilaç gibi geldi.Ilk kez bir kitabı kuş sesleri ve şırıldayan dere enstrumantel müziği eşliğinde okudum.Sanki ben de yüksek rakımlı ormanlarda gezdim,alıç ağacı aradım ,orman çiçeklerini ve tarihi anit ağaçları keşfe koyuldum."Hadi gidiyoruz "diye toplanip aliç ağaci ,kaynak suyu, mağara gibi şeyler arayan dogayi dinleyerek kendini bulmaya çalışan dost ekip ne güzeldi.
Bu kitaptan sonra tesbihlere,pul koleksiyonculuğuna,dolmakalemlere ,anıt. ağaçlara,saka kuşlarına olan farkindaligim arttı.Ibrahim tenekecinin diğer kitaplarıni da okumuş biri olarak güldurürken düşündüren ince sözleri ,taşı gediğine koyan alıntıları ruh dünyaniza renk katıyor.Bazi gezi notlarinı ise kisa geçtiğini düşündüm.
Macera severler ,yüregi ince'ler ve anadolu çocukları okusun burnunun direği sızlasın.
Geçmişten günümüze
oncelikle kitap günümüzden geçmişe giden kişilik farklılığı yaşayan bir kahramandan yola çıkıyor.. kendini bir mağara adamı olarak bulan bu ilkel kişi bir kabilenin içinden yaşadığı tabi başka kabilelerinde olduğu (orman adamlar. ates adamlar. vb.) gibi bir yerde hayat mucadelesini ateşin korkunc ve de dayanilmaz bir açısı olduğu.. onun disinda da kabile içi çatışmaları ve kabilenin başına musallat olmuş bir magara adamının (kızıl göz) nasılsa kabilede terör estirdigini anlatiyor.. geçmişte hiçbir sosyal yaşantının getirisinin olmadığı güçlünün istediğini yaptığı gucsuzun ise susmaktan ve kaderine razi olmaktan baska yapabilecek birşey olmadığını anlatiyor.. kişisel fikrim gercekten bir magara cikmisligimiz varsa anca böyle bir hayatin olacağını tahmin ediyorum.. guzel bir anlatım geçmişe gitme dürtüsü vs kendini mağara adamlarının çıkış yerinde bulduğun bir zamanda bulman hoş bir anlatım olmustur.. okunurmu okunur farklı bir gozle bakmak onemlidir..!
“senin avuçlarındaki her dikiş benim tenimde bir iz, lina.” #BazıİnsanlarBöyleYaşar
merhabaa ikinci kitabın yorumuyla geldim!
şunu söylemeliyim ki ilk kitaba göre çok daha beğendim. ilk kitap daha çok giriş temalıydı ama bu kitap… ortaya çıkan gerçekler, aral ve lina’nın birbirlerine daha çok yakınlaşması beni bayılttı.
ilk kitap daha kasvet doluydu. lina’nın psikolojik sorunları daha baskındı. ama bu kitapta lina’nın da artık aileye katıldığını ve yavaştan iyileştiğini okuduk. kitapta ki chat sahnelerini ve özellikle lina’nın sarhoş olduğu sahneleri keyifle okudum. normalde kız karakterin sarhoş olup ölümüne saçmalama sahnelerinde cringe komasına girerim ama lina’nın ki neyse ki cringe’likten epey uzaktı.
şahin - kürşat sahneleri yine keyifliydi ama çakırca kardeşlerle lina’nın daha içli dışlı samimi olmasını beklerdim.
kitapta inanılmaz detaylar öğrendik. lina’nın babasının kısmen ne olduğu ve aral’la bağlantılarını. lina’nın ve aral’ın aslında geçmişleri olduğunu… ve ah, aral çakırca
mafya, dağ ayısı, orman kaçkını, ataerkil, “sen benimsin” diyince kendini havalı sanan mağara adamlarından hallice karakterlerden sonra geldin gözümüzü gönlümüzü açtın. Ne güzel seviyorsun sen öyle, mis gibi adamsın
bir çok şey öğrenmemize rağmen hala öğrenilmeyen ve merak ettiğim bir sürüüü nokta var. heyecan ve aksiyon asla durulmuyor, kitabın akıcılığı hiç bozulmadı. okurken de asla sıkıldığımı hatırlamıyorum.
seriyi kesinlikle öneriyorum arkadaşlar, kesinliklee🩶
Yangından kurtarılmış bir meşe palamudu… Onu yetiştiren ve koruyan bir köy. O ağacın arkadaşı Karga, dallarında yaşayan serçeler, dallarına deniz kabuğu asan Yeşil Bisikletli Çocuk… Ağaç 100 yaşına gelince bunu kutlayacaklar. Bunun için Belediye Başkanı’ nın babası bir gösteri ekibini davet eder. O ekip de arabalarını ağacın altına park eder ve bekçi onları uyuduğu için görmez. Gösteri ekininden Dodo yasaklı olan “ orman” kelimesini ağacın yanında söyler. Meğer Dodo kayalıklar içinde bir orman gördüğünü Büyücü’ ye anlatmaktaymış. Ağaç, orman kelimesinden yaşadıkları o yangını hatırlar… 100. Yaş kutlamalarına ressam Belediye Başkanı’nın babasına bir mektup verir. Mektup o ağacın oraya nasıl ekildiğini ve ölürse ne yapılması gerektiğini anlatır. Ağaç, orman kelimesinden sonra kökünden devrilir. Kaç kez kaldırsalar da olmaz. Sonra ressamın verdiği mektupla gizli ormanı bulurlar ve ağacı oraya götürürler. En baştaki ormandan mağara içine gizli bir orman yapan hayvanlar insana güvenmeyi yeniden dener. O sayede ormanlar bugün yerleşim yerlerinin yanına kadar gelmiştir.
