Türkleri ilk olarak Türk diye niteleyen yeni bir milliyetçilik kavramı doğmaktaydı. Bu zamana kadar Türk adı, Türkler arasında bile ancak Anadolu köylüsünün en aşağı tabakası için kullanılabilecek küçültücü bir sözdü. Yıllar sonra, Mustafa Kemal'in bir vecize olarak ortaya attığı bir yurtseverlik sözünde bile bilinçli bir kinaye vardı: "Ne mutlu Türk'üm diyene!" Ama artık Türk adı, yeni ve daha soylu bir anlam kazanmaktaydı. Taze kökler arayan Jön Türkler, ırklarının Orta Asya steplerindeki geçmişine uzanmaya başlamışlardı. Burada Türkler, Osmanlı ve Müslüman olmadan önce, yalnızca Türk olarak yaşamışlardı. Yeni bir geleceğin kurulması için gerekli olan ortak sosyal ve kültürel kökler herhalde burada bulunabilirdi.
Kim olduğumuzu hatırlama partisi... Sahi kimdik biz? Orta Asya steplerinden gelip bu toprakların uygarlıklar kurmuş halklarıyla karışarak yeni bir imparatorluk kurmuş bir milletin kendini kaybetmiş çocukları... Kendini kaybetmiş... Şu kaybettiğimiz kendimiz neydi acaba? Irkımız mı? Dinimiz mi? Onurumuz mu? Aklımız mı? Hafızamız mı? Toplumsal psikojenik füg... Bir toplumun geçici hafıza kaybı... Geçici olduğundan pek emin değildim ama bir hafıza kaybımız olduğu muhakkaktı. Çünkü her gelen hükümdar, her gelen iktidar, tarihi kendi çıkarına göre yeniden yazdırıyordu. Çıkarlara göre yazılan tarihin gerçeklerle hiçbir ilgisi yoktu. Aslında gerçeği hatırlamak için toplum olarak, Akınlar'ın düzenlediği böylesi toplantılara ihtiyacımız vardı: “Kim olduğumuzu hatırlama partisi."
Sayfa 202Kitabı okudu
Reklam
610 yılından sonra Orta Asya, Hz. Muhammed’in peygamber olarak “ortaya çıkışı”yla birlikte büyük bir güç olarak yükselmeye başladı dünyada.
Sayfa 50 - YKYKitabı okudu
Orta Asya'daki Hun ve Göktürk gibi devletler zamanında mumyala­ma sanatı Türk toplumlarında görülmekteydi.
-7- "DEVLET KURMA SANATININ ŞÂHİKASINI OSMANLI TEŞKİL ETMİŞTİR."
Talas vuruşmasının ardından Türk boyları Orta Asya'nın doğusundan batısına dalgalar hâlinde hicret edip Müslümanlaşmış, akabinde Dârülislâmda, çoğunlukla, yerleşik düzene geçmişlerdir. Nitekim Kürt sözlükçü ve muhaddis Macideddîn İbn Athîr'in (1149-1210) bildirdiğine göre, sadece 960'da Mâverâünnehr'e ulaşıp yerleşen iki yüz
Sayfa 66 - TEOMAN DURALI'DAN RESMÎ TARİH TEZLERİNİ ALT ÜST EDEN 8 CESUR TESPİTKitabı okudu
-2- "OSMANLI'YA KÜFRETME 1960 DARBESİNDEN SONRA GERİ DÖNDÜ."
Bizde özel derslerde, oturumlarda değilse de okullarda, bütün çocukluğum boyunca Osmanlı'nın aleyhinde atılıp tutuluyordu; yayımlar da öyleydi. Tarih. yurttaşlık dersleri mesela. Sürekli pislik atılıyordu, Duraklama devri, yani 17. yüzyıldan sonrası tukaka. Hele hele son dönemler. Orada (Almanya'da DT) nasıl Hitler aleyhtarlığı
Sayfa 64 - TEOMAN DURALI'DAN RESMÎ TARİH TEZLERİNİ ALT ÜST EDEN 8 CESUR TESPİTKitabı okudu
Reklam
", Osmanlı Türklerinin Çanakkale Boğazı'na çıkışı ve genel hatlarıyla Cengiz Han imparatorluğunun çeşitli bölümlerinin dağılıp gelişmesini ifade eder. Osmanlı Türkleri, Batı Türkistan'ın Cengiz tarafından ilk işgalinden önce güneybatıya kaçan küçük bir kaçaklar grubuydu. Orta Asya'dan çölleri, dağları ve yabancı toplulukları geçerek, yerleşebilecekleri yeni topraklar arayarak uzun bir yol kat ettiler.."
NATO 2030 Konsepti
ABD bu strateji içinde, özellikle Karadeniz- Kafkasya- Orta Asya hattında Türkiye için kritik bir rol öngörüyor.
Sumerlerin sanatla arası nasıl? Madenleri işlemeyi çok iyi biliyorlar. Çok güzel altın işlemeleri yapıyorlar. Dericilikte de çok iyiler. Deriyi o kadar ince işlerlermiş ki su geçmezmiş. Resim ve kabartmalar konusunda da örnekler var. Genel olarak bu tip el becerisine yönelik alanlarda başarılılar. Biliyorsun bu bahsettiğim tüm zanaatlar Orta Asya'da da çok yaygın ve büyük beceriyle yapılmış. Sumerler edebiyatla da ilgilendiler. Şiirler ve edebi metinler yazmayı seviyorlar. Bir örnek olarak Göz Tanrısı için yazdıkları şiirden bahsedebiliriz. Sumerler nazara inanıyor ve ilk nazar boncuğunu topraktan yapıyorlar. Bu nazar boncuğunu, adak olarak Göz Tanrısı'nın mabedine götürüp bırakıyorlar. Bu konuyla ilgili bir şiir yazmışlar: Ey göz ey göz Düşman göz O kadının gözü, o erkeğin gözü O komşunun gözü, o düşmanın gözü Ey göz sen bir eve girince fırındaki çanak çömleği tuz buz edersin. Sen gemicinin gemisini parçalarsın. Güçlü öküzün boynuzlu boyunduruğunu Koşan eşeğin bacağını kırarsın Usta dokumacının tezgâhını parçalarsın lyi geçinen kardeşlerin arasını bozarsın. Defol göz defol göz Yedi nehirden, yedi kanaldan öteye Dağdan ileriye git göz Kendi sahibinin yüzünde çanak gibi parçalan
Sayfa 226
İskitler MÖ sekizinci-yedinci yüzyıllarda Orta Asya'dan Ukrayna'ya göç ederek Kafkasya'daki ve Karadeniz'in kuzeyinde kalan bölgedeki Kimmerleri ortadan kaldırdılar. Ukrayna, Güney Rusya ve Kırım'daki üslerden Yunanistan, Pers ve Hindistan'ı birbirine bağlayan geniş kapsamlı bir ticaret ağını da kontrol ettiler.
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.