Batı Göktürk Kağanlığı son görkemli kağan T'ung Yabgu'nun 630 yılında öldürülmesinden sonra bir daha toparlanamamıştı ve 659 yılından sonra artık kağan bulunmuyordu. Mirası sürdürmeye çalışan On Ok Birliği kendi içinde ikiye ayrılmıştı ve birbiriyle mücadele hâlindeydi. Bu ortamda, 658 yılında son Göktürk direnişi de kırılınca Soğd kentleri Çin himayesine girmişti. Bu on boydan biri olan Türgişler 7. yy. sonlarında yükselip kağanlık sanını kullanmaya başladılar ama bu kez de doğuda 681'den itibaren yükselen İkinci Göktürk Devleti hâkimiyetini Batı Türkistan'a genişletmeye çalışınca Türgişler onlarla mücadeleye daldılar. Arapların Orta Asya'daki en meşhur komutanı Kuteybe 705'ten itibaren Ceyhun'un kuzeyinde ciddi fetih hareketleriyle meşgulken, Göktürklerle Türgişler ölümüne bir mücadele hâlindeydiler ve ağır darbeler yiyen Türgişlerin hemen güneylerindeki Arap faaliyetleriyle ilgilenme imkânları kalmamıştı. O kadar ki örneğin Kuteybe'nin 714 yılında hayli kuzeyde bulunan Taşkent'e saldırması üzerine, bu kentin hükümdarı hemen yanı başında bulunan Türgişlerden değil, Çin'den yardım istemek zorunda kalmıştı. Ancak ve ancak Göktürk Devleti Kapgan Kağan'ın (691- 716) son günlerinden itibaren sürekli ve kapsamlı iç isyanlarla çalkalanırken Türgişlerin rahatladığını görüyoruz ve Araplarla ciddi karşılaşmaları bundan sonradır. Kaldı ki 715'te Kuteybe'nin ölümüyle Arap cenahı da büyük sarsıntı geçirmiş, Orta Asya genel olarak rahatlamıştır.
Sayfa 58 - Kripto YayınlarıKitabı okudu
Bir zamanlar düşman komünizmdi Sovyetler şeytanın ta kendisi idi. Sovyetlerin çöküşünden sonra batının hedefine zengin İslam coğrafyası oturdu. Bugün bir resim İslam düşmanı Rasmussen konsey kararıyla NATO'nun başına geçiyor Obama "Afganistan Pakistan ilk hedefimizdir "diyor orta Asya'ya hücum başlıyor
Sayfa 138Kitabı okudu
Reklam
Türk tarihi ve kültürü ile ilgili ilk bilgiler Çin kaynaklarında bulunmaktadır.
Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Yüzyıllar boyunca Türkler, yeryüzü dinlerinin birçoğunu tanıdılar. Mani'cilik, Budha'cılık, Nesturîlik, Ortodoks veya Katolik Hıristiyanlık, hatta Musevilik. Günümüzde de, Orta Asya'da Budha'cılığa bağlı Türkler vardır: Sarı Uygurlar. Moldavialı Gagauzlar, hatta Karamanlılar, Ortodoks'durlar. Karait'ler de, Musevi'dirler. Fakat başlangıçta Türkler, Şamancı idiler. Bugün de, Sibirya'da ve Orta Asya'da, Şamancı Türkler vardır. Şaman inançlı Türkler, Gökyüzü Tanrısı (Gök-Tengri) ile doğa güçlerine tapıyorlardı: "Toprak" ve "Su" (ver-sub), böylece tanrısallaştırılmış oluyordu. Din öncüleri, birçok işlevleri bulunan Kam-ozan'lardı. Onlar, din uluları ve aynı zamanda, büyücü, utacı ve çok zengin sözlü edebiyatın saklayıcısı idiler. Türk edebiyatının en eski kaynaklarından biri Kitâb-ı Dede Korkut'tur. Dede Korkut, Eski Türklerin Kam-ozan'larını temsil eder.
Türkler, muhtemelen akraba oldukları Hunlar gibi Orta Asya'dan gelen göçebe, savaşçı kabilelerdi (bir ihtimal Çin menşeli olan Türklerin bahsi Ipek Yolu'yla ilgili erken dönem yazılarda da geçer). Boy liderleri Selçuk Bey (ölümü yaklaşık 1038) önderliğinde bir dalları olan Oğuzlar, Anadolu'ya yerleşip on birinci yüzyılda İslamiyet'i kabul ettiler. Selçuk Bey'in torunu Tuğrul Bey (990-1063) Selçuklu Imparatorluğu'nu kurdu, etkisini Bağdat'a kadar taşıyarak kendisini zayıflamakta olan Abbasi Halifeliği'nin (gerçekte tahtla beraber gelen gücün) koruyucusu ilan etti ve sultan unvanını kazandı. Ancak siyasi muhalefet, Haçlıların geldiği zamana kadar hatırı sayılır ölçüde iç bölünmelerin yaşandığı anlamına geliyordu ve Moğollar Anadolu'da hayatta kalan sultanlığı bile ele geçirmişlerdi.
Onlara göre Arapça "Allah" sözcüğünün yerine Türkçe "Tanrı" sözcüğünü kullanmak bile dinsizliktir! Oysaki, bilindiği gibi "Yaradan"ın en eski adlarından biri Türkçe "Tanrı" sözcüğüdür. Orta Asya'da MS 8. yüzyılda "Tengri" diye kullanılan bu sözcük, MÖ 4000'lerde Sümerlerde "Dingir" olarak kullanılmıştır. Yani Türkçe "Dingir/Tengri/Tanrı" sözcüğü, etimolojik olarak Arapça "Allah" sözcüğünden daha eski bir sözcüktür. Ayrıca Türklerin Yaradan'a kendi dillerinde seslen- melerinden daha doğal ne olabilir? Bunun dinsizlikle ne alakası vardır? Yoksa bizim dinciler, Allah'ın Türkçe bilmediğini mi sanmaktadır? Ayrıca Atatürk'ten önce geçmişte de "Allah" için Türkçe "Tanrı", hatta "Çalab" adları kullanılmıştır. Orneğin Yunus Emre, Molla Feneri, Süleyman Çelebi zaman zaman Arapça "Allah" yerine Türkçe "Tanrı" ve "Çalab" adlarını kullanmıştır.
Sayfa 355 - İnkılap Kitabevi - Genişletilmiş 12. Baskı 2020Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.