Modernizmin verdiği açıklara modernizme iman etmiş kimi entelektüeller gözlerini kapayıp kulaklarını tıkasa da kimi zaman bazı modernistler vaziyetin farkında olmuş, bu durumu modernizmin içerisinde eleştirmiş ve modernizmin üstesinden gelebileceği bir geçici buhran süreci olarak görmüşlerdir. Postmodernistler ise modernizmin böyle bir eleştiri süzgecinden geçirilmesini gereksiz olarak görüp ondan umudunu tamamen kesmiştir. Ortada var olan gerçeklik ise modernizmin hem içeriden hem de dışarıdan sıkı bir eleştiri bombardımanına uğruyor olmasıdır. Sanat, edebiyat ve düşünce alanında, uygarlığın ve modernitenin durumu, insanlığın modernist hedefleri savaş sonrası süreçte sürekli olarak sorgulanmıştır. Örneğin yıkıcı dadaizm akımı, onu izleyen sıradışı gerçeküstücülülük (surrealism) ve bunlarla beraber başkaldırıyı içinde barındıran varoluşçuluk (existentialism) ve hiççilik (nihilism) dönemin marjinalliğinin bilinçaltında gizli öncüller olmuşlardır.
Sayfa 73 - AltıKırkbeş YayıneviKitabı okudu
Salambo, 1862'de yayımlanan, gerçekçilik akımının öncüsü olarak kabul edilen Gustave Flaubert'in tarihi bir romanı olmakla birlikte mitolojik unsurlara da yer verilmiştir. MÖ 241-237 arasında Paralı Asker İsyanıyla Kartaca'da geçiyor. Kartaca komutanı Hamilkar'ın kızına aşık olan, birçok ırktan oluşan paralı askerlerin komutanı Libyalı Matho'nun bu tutkusunu fırsat bilen, savaş esnasında Kartaca'dan kurtulmasını sağladığı Spendius isimli işgüzar bir kölenin Kartaca'yı ele geçirmek için ortalığı kızıştırmasıyla yaşanan savaşı, vahşeti anlatıyor. Aşk hikayesi zaten sönük, aslında ortada aslında bir aşk da yok; ulaşaması çok zor bir şeyi isteyen babarların hırsı tutkusu var. Eski usullerde anlaşmazlıkların ve savaşların nasıl olduğuna dair bir vizyon kazanmak için okunabilir. Eski kahramanlık hikayeleri beni fazla etkilemiyor, her zaman hırsın yamyamlık derecesine varan vahşetine de kahramanlık demek de yanlış aslında. İki tarafında karşılıklı hatalarından oluşan isyan neticesinde birbirlerinin kırılmasına yol açan olaylar silsilesi. Gustave Flaubert romanı yazmak için olayların geçtiği yerleri dolaşmış ve uzun araştırmalar sonucunda yazmış. Savaş anını an be an uzun uzun betimlemeyerek aktarmış. Dönemin dini, kültürü üzerine fazlasıyla durulmuş ve mümkün olduğunca savaş öncesini ve savaş anındaki hiçbir şeyi atlamamaya çalışarak tasvir etmeye çalışmış, bu nedenle okunması biraz zor bir eser ama hâli hazırda Kurban Bayramı vesilesiyle et, kan olayına aşina olunduğu için okumak daha kolay olabilir sonrasında içinizin kaldırması daha zor olabilir.
Reklam
416 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
"O GELDİĞİNDE, BENİ KORUYACAĞINA SÖZ VER!” 10/10 Bir psikiyatri doktorunun çocukken geçirdiği bir travmanın sonucunu anlatan bir eser. Ve bu travma sonradan ortaya çıkarak Ellen'ın kabusu olur. İlk başta bir hastaya yardım etmeye çalıştığını zannediyorsunuz okurken. Gerilim de beraberinde geliyor zaten. Ama bir bakıyorsunuz ortada böyle bir hasta yok, bu hastayı bilen ve gören de yok. Kendi hayatını da hastasınınkini de tehlikeye atan korkunç bir oyunun ortasındaki Ellen için hiç kimseye güvenemediği umutsuz bir savaş başlıyor... Sonunu bırakın tahmin etmeyi, nefesimi tuttuğumu filan farkettim. Kitabın bir kaç kısmında hatta gerildiğimi fark ettim ve soluk almak için devamını okumaya cesaret edemediğim yerler vardı. Çok güzel psikolojik analizler ve farkındalıklar var kitapta. Kesinlikle okunmasıni tavsiye ederim.
Wulf Dorn
Wulf Dorn
Psikiyatrist
PsikiyatristWulf Dorn · Pegasus Yayınları · 20169,1bin okunma
160 syf.
10/10 puan verdi
Acı ama gerçek...
Yaşadığımız depremin üzerinden çok değil yaklaşık bir buçuk yıla yakın bir süre geçti.Her hikâyeyi okurken bir soluklanmam, gözyaşlarımı silip kendime gelmem gerekti.Şükür bizim ailemizde can kaybı yoktu ama darmadağın olduk.Ben 2019 temmuz ayında yitirdiğim annemle hayatımın miladı oldu sanmıştım.2023 6 Şubat'ı milat neymiş gösterdi.Beterin beteri varmış yaşadık,gördük.Bu kitapta daha yazılmayan gerçek öyküler var.Mesela buralar büyük bir konteyner kente döndü, çarşı merkezi de dahil.Hindistan,Pakistan sokakları gibi.Hala bazı yerler harabe,izbe...Yoğun bir karmaşa,kaostan kanıksanmış,rutin bir durum oluştu sanki.Bilmiyorum, artık herşeyi oluruna bıraktık belki,belki, bıktık,belki biraz da umudumuzu yitirdik.Herkes travmatik,herkes mutsuz.Artık bayramların bile sevinci kalmadı. Ben en çok her şey yolundaymış gibi görünmesine,sanki her şey güllük gülistanlıkmış gibi görünmesine kızıyorum.İnsanlar fırsatçı,aç gözlü kiralar uçtuğu için konteynerlerden çıkıp normal düzene geçilemiyor.Toki kiracılara ev vermiyor.Sanki depremde onlar zarar görmedi.Ev sahipleri binbir takla atıp kiracıları mağdur ediyorlar.Eskiden çok değil 3 yıl önce emekli ikramiyesi ile bir ev alınırdı.Şimdi ortada kaldık.Elimizden tutan yok.Her gün Gazze için paylaşım yapanlar,bizi hatırlamıyorlar bile.Onlar bir savaş icindeler ve bu zamana kadar 30-40 bin kişi vefat etti.Oysa biz bir gecede 50.783 kişi öldük.Bu resmi rakam ki buradaki herkes bu rakamların gerçeği yansıtmadığını biliyor.Biz bu ülkenin evladı değil miyiz?
Acı Yoruldu
Acı YorulduSerhan Asker · Alfa Yayınları · 2024103 okunma
%61 (1107/1808)
·
Puan vermedi
…savaş ve barış
Yoğun tempolu hayatımdan dolayı okuma sürem epeydir uzadı. Daha da bitmedi 150-170 sayfalık kısım kaldı ama en son bu yaz sıcağında okurken artık bu kitaba dayanamayıp buraya gelerek içimi bir dökmek istedim. En başta inanılmaz bir karakter fazlalığı var sürekli neredeyse her sayfada Fransızca dipnotları var ilk başta bu etmenler insana açıkçası rahatsız ediyor sonradan alışılıyor hatta bu Fransızca konuşmalar bir süre sonra insana keyif veriyor keza karakter fazlalığı. Romana bir farklı hava veriyor. Ama ilerleyen süreçlerde bu karakter fazlalığı, Fransız dipnotları insanı boğmaya başlıyor, sıkıyor. İşin içine tarihi olaylar, yoğun betimlemeler, diyaloglar, Tolstoy'un kendi öznel düşünceleri açık söylemek gerekirse inanılmaz bıktırıyor. Ayrıca Rus soylularını okumakta sarmıyor yani ne bileyim ortada bir savaş durumu var gidipte soylular üzerinden bu savaş anlatılınca bir ölüm olduğunda bile samimiyetsiz geliyor. O savaş döneminde insanların yaşadığı zorlukları vs pek iyi hissedemedim. Bu arada daha çok kitap bence Rusları alakadar ediyor evrensel olduğunu asla düşünmüyorum. Genel olarak beğenmediğim şeyler: 1: En başta Tolstoy'un kendi düşüncelerini eserde çok fazla yer vermesi. Romanı nesnel yapmıyor. 2: Yanlış toplumsal sınıf üzerinden hikayeyi anlatmak. 3: Bazı noktaların gereksiz uzatılması. 4: Karakter gelişiminin olmaması. Sonuç olarak her ne kadar Dünya Klasiğide olsa dünyanın en bilindik romanlarından biri de olsa ben sevemedim.
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)Lev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201921,3bin okunma
832 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
15 günde okudu
Heredot’tan Milli Yunan Tarihi
Günümüzde biraz daha farklı bakış açılarıyla yazılan birçok kitap olsa da genelde dünya tarihi kitapları batılı gözüyle yazıldığı için eleştirilir. Yüksek batı uygarlığının barbar ve ilkel doğu toplumlarına bakışı anlatılır çoğu zaman. Tarihi esas itibariyle ilk kez olduğu gibi aktarma çabasında olan Heredot’un Tarih kitabı da büyük ve medeni
Tarih
TarihHerodotos · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019948 okunma
Reklam
753 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.