288 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 5 days
Kitap yorumum
ANKA-I AŞK Anka-ı Aşk kitabının yorumuyla sizlerleyim. İntikam ateşiyle yanan iki genç. Biri Sencer diğeri Ayza. İkisi de babalarının intikamını almak istiyor. Düşmanları ise ortaktı. Kaderin bir cilvesimi bilmem ama Sencer ile Ayza'nın yolları kesişiyor. Kader ise bu aşkın yolunu belirliyordu. Tıpkı küllerinden yeniden doğan Anka kuşu
Anka-ı Aşk
Anka-ı AşkRumeysa Doğan · Kitap At Yayınları · 202012 okunma
İslâm dini, Müslümanlara, İslâm topraklarını omuz omuza verip savunmalarını vacip kılmış ve bunu da en kutsal cihat örneklerinden saymıştır. Aynı şekilde bu yolda canlarını feda edenlerin de en yüce şehitlik mertebesine nail olacağını müjdelemiştir. Vatan toprağını özgürlüğüne kavuşturana dek düşmanla savaşmak, öncelikle o toprağın asıl sahiplerine farz-ı ayn'dır. Eğer bunlar kendi topraklarını savunamıyorlarsa o zaman bu görev o toprak civarındaki diğer Müslümanların olacaktır. Onlar da yeterli olmazsa tüm Müslümanları kapsayana dek ümmetin görevi haline gelecektir. İslâm dini, Müslümanların, İslâm topraklarının bir karışından bile feragat etmelerine asla cevaz vermemektedir.
Reklam
“Lenin'e göre savaş, rakip ulusların hâkim sınıflarının işçileri, ortak düşmanları olan Avrupa'nıs kapitalist patronlarına karşı birlik halinde ayağa kalkması gereken işçileri, birbirini öldürmeye göndermesiydi. Bir sosyalist hiçbir zaman, savaş gibi bir şeye rıza göstermemeliydi ve hem Lenin hem de Avrupa'nın dört bir yanındaki devrimci yoldaşları savaşa karşı sağlam bir duruş sergilemekte hemfikirdi. Lenin 5 Ağustos'ta, Almanya'nın Rusya'ya savaş ilan etmesinden birkaç gün sonra, kötü bir sürprizle karşılaşacaktı. Barınakta kendisiyle birlikte kalan yerel bir militan, ona bir Polonya gazetesi getirmişti. Gazete, Alman parlamentosundaki sosyalistlerin savaştan yana tavır aldıklarını bildiriyordu. Lenin önce, Polonyalı yoldaşının yazılanları yanlış tercüme ettiğini düşünmüştü; ancak haberler kesin doğruydu: Sosyalistlerin kendi ülkelerine olan sadakatleri politik inançlarına üstün gelmişti. Britanya ve Fransa'daki sosyalistler de aynı şekilde davranmıştı. Lenin öfkeden kuduruyordu. Lenin'in savaş karşıtlığının insan öldürme korkusuyla hiçbir alakası yoktu. Bu tavır bir kapitalizm teorisinden geliyordu. Lenin pratik bir devrimci olduğu kadar, kapitalizmin zaman içinde kendi çöküşüne yol açacak çelişkiler barındırdığını söyleyen Marx'ın halefi olan bir düşünürdü de. Lenin, Marx'ın görüşlerini bir adım ileri taşımıştı. Ona göre, uluslar arasında sonu kaçınılmaz olarak savaşa çıkan kavgaların nedeni bizatihi kapitalist sistemdi.”
ALFA Yayınları
Görünüm Türkülerim olsun diye daha bir özgün, Müneccimler gibi yatsam altında göğün, Hem düş kursam, çan kulelerine komşu hem, Rüzgarda görkemli seslerini dinlesem. Ellerim çenemde, çatı katından, güm güm Çalışıp işleyen atölyeyi görürüm; Bacalar, kuleler, kentin o serenleri, Uçsuz bucaksız gökler, sonsuzluk benzeri. Ne güzeldir,
Sayfa 77 - Türkiye İş Bankası Kültür
Sevdiğimin bedenini paylaşan bir ortak bulunduğunu fark etsem ruhum isyan eder ve bu yitik aşk uğruna sökülürdü! Ben de ruhuma, "Ey ruhum, bizim için soylulukla ölmek yeğdir. Çünkü bir düşmanla aşkı paylaşmakta hiçbir mutluluk yoktur." Derdim.
Sayfa 188Kitabı okudu
İşçilerle askerler arasındaki bu çatışmalarda çarpışan askerler ilk kez savaşan yedeklerdi. İşçilerden daha iyi beslenmişlerdi, ama onlara işçi gömleği ya da işçilere de üniforma giydirilseydi, çatışanları ayırt etmek mümkün olamayacaktı; aynı sınıftan oldukları için öylesine benziyorlardı birbirlerine. Gerçekten, üniformaları ve silahları olmasa genç askerler de birbirleriyle kanlı bir kavgaya girişirlerdi. Ayrıca hepsinin aynı dili konuştuklarını da unutmamak gerekir, hepsi aynı aşağı Ingilizce'yi konuşuyorlardı. Birbirlerine aynı küfürleri ediyorlardı. Askerin birinin elindeki silahı bir işçi eline alıp salladığında, demir dövmeye alışık kollarında silah, askerinkinde olduğundan değişik durmuyordu. İşçiler belki savaş konusunda bu askerler gibi eğitilmemişlerdi ama, analarından emdikleri süt kendilerini korumadıklarında aç kalacakları bilincini yerleştirmişti kafalarına. Askerler de yine analarının sütünden, kendilerine boşa ücret verilmediğini öğrenmişlerdi. Böylece, yoksulluk, hastalık, açlık gibi şehirlerin kendilerine sunduğu ve memleketlerinin kendilerini tehdit ettiği ortak düşmanla savaşırcasına birbirleriyle de savaşıyorlardı.
Reklam
918 öğeden 251 ile 260 arasındakiler gösteriliyor.