"Uluslararası düzen nasıl kurulacak? Ailede, mahallede, şirketlerde ilişkiler nasılsa, bir toplum da diğer diğer bir toplumla ona benzer bir ilişki kuracaktır. Bu konuda iki farklı yaklaşım görülür. 1. Sen-ben ilişkisi içinde diğerlerinden farklı olan yönlerini temel alarak kendini tanımlarsın. Örnek: Venedikli milliyetçi Michael Dibdin, 'Gerçek düşmanlar olmadan gerçek dostlar olamaz' der ve ilave eder, 'Ne olmadığımızdan nefret etmediğimiz sürece ne olduğumuzu sevemeyiz.' 2. Biz ilişkisi içinde insanlığın ortak yönlerinden hareket edersin. Örnek: Mevlânâ'nın yaklaşımı. Gel gel, ne olursan yine gel İster kâfir, ister Mecusi, ister puta tapan ol yine gel Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değil Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel" (...) "Şimdi Timur Bey diğerlerini ötekileştirerek kim olduğumu tanımladığımda, 'Ben erkeğim, sen kadınsın,' derim. 'Ben öğretmenim, sen öğrencisin,' derim. Bu yetmez 'Benim param var sen fakirsin,' derim ve en büyük ayrımcılığı da, ' Ben Müslümanım sen gâvursun,' derim. Bu da yetmezse, 'Ben Türk'üm sen Kürt'sün,' derim. Biri bana, 'Neden böyle yapıyorsun?' diye sorma cüretinde bulunursa önce öfkelenir, sonra derim ki 'Ne cahilsin sen!' Unutma, bizler kime karşı olduğumuzu kime düşman olduğumuzu anlayınca kim olduğumuzu keşfederiz"
Evlilik, kadınla erkek arasında bir cihad mıdır? Hayır. İkisi bir ordunun askerleridir. Karşıda nefs, şeytan, hainler, münafıklar, kafirler gibi düşmanlar var. Eğer evliliği cihad olarak görürseniz hazırlığını da yaparsınız. Ortak düşmana karşı birbirinizle yardımlaşma adına zeminleri çoğaltırsınız.
Reklam
SULTAN İKİNCİ MEHMED HAN'IN İSTANBUL KUŞATMASINDA ASKERLERİNE HİTÂBI
Ey fedâkâr ihtiyarlar! Ey kahraman delikanlılar! Bu büyük fetihlerin kolaylıkla ve sırf lafla gerçekleştirilmediğini çok iyi bilirsiniz. Emeksiz devlet olur mu? Atalarımız, din yolunda ve İslâm’ı yaymak uğrunda insan tasavvurunun üzerinde pek çok sıkıntı ve zorluğu göze aldılar, tahammül ettiler. Karşılarına çıkan zorba ve inatçı düşman
Yüce Allah, Peygamberi Muhammed'e (sallallahu aleyhi ve sellem) bu kutsal şehrin düşmanlar tarafından işgal edileceğini ya da işgal yoluyla büyük bir tehdide mâruz kalacağını haber vermiş olmalı ki, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), sürekli olarak ümmetine burayı korumalarını, düşman eline esir düşmemesi için uğrunda cihat etmelerini ve esir düşmesi hâlinde ise savaşıp onu özgürlüğüne kavuşturmalarını söylemiştir. Yine Hz. Peygamber, Müslümanlarla Yahudiler arasında gerçekleşecek savaşı da haber vermiştir. Zaferin, sonunda Müslümanlara ait olacağını, öyle ki ağaç ve taşların bile Müslümanların safında durup onlara, düşmanın saklandığı yeri söyleyeceğini müjdelemiştir.
Tarih boyunca bu ümmete öyle hastalıklar ve felâketler isabetetti ki, düşmanlar bu ümmetin yok olup gittiğine kesin gözüyle bakmışlardı. Ancak bu ümmet-içinde bulunduğu musibet vefelâketlerden- altının, ateşten çıktığı gibi olduğundan daha parlak ve daha berrak bir şekilde çıkmayı başarmıştır.
Yüce Allah, Peygamberi Muhammed'e (s.a.v) bu kutsal şehrin düşmanlar tarafından işgal edileceğini ya da işgal yoluyla büyük bir tehdide mâruz kalacağını haber vermiş olmalı ki, Peygamber(s.a.v), sürekli olarak ümmetine burayı korumalarını, düşman eline esir düşmemesi için uğrunda cihat etmelerini ve esir düşmesi hâlinde ise savaşıp onu özgürlüğüne kavuşturmalarını söylemiştir. Yine Hz. Peygamber, Müslümanlarla Yahudiler arasında gerçekleşecek savaşı da haber vermiştir. Zaferin, sonunda Müslümanlara ait olacağını, öyle ki ağaç ve taşların bile Müslümanların safında durup onlara, düşmanın saklandığı yeri söyleyeceğini müjdelemiştir.
Reklam
113 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.