Ve kitaplar!.. Toprağın bereketi gibidir. Toprağın tomurcukları filizlendirdiği gibi kitaplar da ruhumuzda fikri tomurcukların dirilişine, filizlenmesine ortam hazırlamaktadır.
Sayfa 99
... acıyla harcanan bir yaşam; ümitsizlik tohumlarının filizlenmesi, yaşama amacına karamsar bakılması için elverişli bir ortam gibi görünüyor...
Reklam
Bazen vergi arttırmak tehlikeli oluyor
1765 yılında kağıt gibi çeşitli ürünlere konan bir vergi olan Damga Kanunu’nun yürürlüğe girmesi, Boston’da genel bir hoşnutsuzluk yarattı. Bu ortam Adams’ın mezuniyet konuşması sırasında ortaya çıkan asi ruhunun yeniden canlanmasına neden oldu. Gazetelerdeki yazılarında ve mitinglerde İngiliz vergilerine karşı çıktı ve halkı boykota davet etti. Daha sonra Özgürlük Çocukları adında bir yeraltı direniş örgütü organize edecekti. Bu grup 1773 yılında çaya konulan vergiyi protesto etmek için Boston Çay Partisi’ni düzenledi.
Bekir Develi; O zaman sizin babanızın evinde ya da kendi kütüphanenizde Müzekki'n-Nüfûs, Ihyâü Ulûmi’d-Dîn, Mektubât-ı Rabbânî, Tenbîhü'l-Gafilîn gibi kitaplar vardı. Hayati İnanç; Tenbîhul'Gafilîn yoktu, onu sonradan edindim. Bekir Develi; Bunların hepsi benim babamın kütüphanesinde de vardı, ben de öyle bir evde yetiştim, Hayati İnanç; Evet, eskiler böyleydi işte. Bekir Develi; Ama kendi kütüphanemi düşündüğümde bu kitaplar var fakat kenarda duruyorlar; önce Dostoyevski, Tolstoy vs... Acaba Önceliklerimizi doğru belirleyemiyor muyuz? Hayati İnanç; Almamız gerekeni aldıktan sonra Dostoyevski, Tolstoy, Şolohov iyidir, muhayyileyi genişletir. Diğer saydıklarının ve bunların da özetinin özeti olan Mızraklı İlmihal ise temeldir. Bu yoksa diğerlerinden de bir şey alınamaz. Yani bahsettiğimiz şey yaşanabilir; yolunu şaşırma, kafanın karışması durumu gerçekleşip kaotik bir ortam oluşabilir. Temel bilgileri edindikten sonraysa bu saydığınız klasikler veya saymadıklarınız -Cengiz Aytmatov, bizim klasiklerimiz, ne kalemler var ne kalemler- okunmalıdır. Yani önce bir temelin olacak, o altyapı sağlanacak, fore kazıkları yerine oturacak ki diğerlerinden istifade etmek mümkün olsun.
Birleşik Devletler çocuk koruma organlarına yalnızca 2004'te çocuk tacizi ve ihmalkarlıkla ilgili, tahmini 3 milyon resmi şika­yet yapılmış, bunların 874.000'i doğrulanmıştır. Elbette, tacize uğramış ve ciddi boyutta ihmalkarlığa maruz kalmış çocuk sayısı bu belirtilenlerden çok daha fazladır çünkü çoğu vaka raporlan­maz ve bazı orijinal vakalarda, resmi cezaları uygulayabilmek için gerekli ortam oluşamayabilir. Kapsamı çok geniş tutulmuş bir anket, 17 yaş altı her sekiz çocuktan birinin anne veya ba­ bası tarafından son bir yılda fi ziksel veya ruhsal şiddete maruz kaldığını, yetişkin kadınların %27'sinin, erkeklerinse %16'sının çocukluklarında, cinsel tacize maruz kaldıklarını belirtmiştir. 1995'te yapılan ulusal bir ankette, annelerin %6'sı, babaların %3'ü, çocuklarına fiziksel şiddet uyguladıklarını itiraf etmiştir. Tüm bunlara ek olarak, 10 milyona yakın Amerikalı çocuğun aile içi şiddete maruz kaldığı ve 15 yaşın altında olan Amerika­lı çocukların %4'ünün anne veya babalarını kaybettiği tahmin edilmektedir. Ayrıca her yıl 800.000 çocuk yetimhanelerde kal­makta ve daha milyonlarcası doğal afet ve trafik kazası mağduru olmaktadır.
Koridor YayıncılıkKitabı okudu
Tüm ayrıntılarında gerçeğe bir ayna tutma amacını gerçekleştirebilmesi için Van Eyck'in resim tekniğini geliştirmesi gerekiyordu. Yağlıboyayı bulan odur. Bu iddianın doğruluğu ve anlamı çok tartışılmıştır, ancak bu ayrıntılar çok da önemli değildir. Onun buluşu, perspektifin bulunuşu gibi tamamen yeni bir şey değildi. Onun başardığı şey, boyaların yüzeye sürülmeden önce hazırlanışı için yeni bir reçeteydi. O zamanın ressamları boyalarını, tüplerde ya da kutularda ve renkleri önceden hazırlanmış olarak satın alamıyorlardı. Kendi boya pigmetlerini hazırlamak zorundaydılar ve bunun için renkli bitkileri, madenleri kullanıyorlardı. Bunları, iki taş arasında kendileri eziyorlar — veya bu işi bir çırağa yaptırıyorlar — ve bu yolla elde edilen tozu birbirine bağlamak için, kullanmadan önce, bir tür hamur elde edinceye dek sulandırıyorlardı. Bunu yapmanın birçok yolu vardı, ama bütün Ortaçağ boyunca, bu sıvının ana maddesini, amaca çok uygun olduğu halde çabucak kurumak gibi bir sakıncası olan yumurta oluşturmuştu. Bu şekilde hazırlanan renklerle boyama yöntemine tempera (tutkallı boya) adını veriyoruz. Renkleri derecelendirerek birbirleri arasında kolay bir geçiş sağlamaya izin vermediği için Jan van Eyck'in bu yöntemden pek hoşnut olmadığı anlaşılıyor. Oysa yumurta yerine yağ kullanırsa daha yavaş ve daha titizlikle çalışabilirdi. Parlak renkleri saydam tabakalar halinde uygulayabilir, ince uçlu bir firçayla pırıltıları vurgulayabilirdi. Van Eyck böylece elde ettiği kusursuz ayrıntılar mucizesiyle çağdaşlarım şaşkına çevirdi ve kısa süre içinde herkesin yağlıboyayı en uygun ortam olarak benimsemesine yol açtı.
Sayfa 240Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.