Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.26
Özgen Tarıkcı
Özgen Tarıkcı
@osgen
21 reader point
Joined on December 2019
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Yaşamak için bir nedeni olan her türlü nasıl'a katlanabilir-Nietzsche
Yaşamamızın bir anlamı var mı? ya da yaşamımızda bir anlam bulabilir miyiz? Çoğu insanın sorgulamadan yaşadığı bir dünyada insanların anlam arayışına bir minik açıklama aslında kitap. Kişisel gelişimden çok düşünmeye sevk ettiği için felsefik bir kitap olarak tanımlamayı tercih ediyorum.
Üç bölümden oluşan kitabın ilk bölümü Frankl' ın Nazi toplama kamplarında geçirdiği 4 yılın özeti aslında. Diğer iki bölüm ise bir nörolog ve psikiyatr olan Frankl'ın geçirdiği bu 4 yılın ardından kendi geliştirdiği terapi yöntemi olan logoterapiyi açıklamak üzere yazılmış. Beni en çok etkileyen kısım elbette ki kitabın ilk bölümü oldu. Bunca acının içinde insanın kendini bulma çabası, tutsaklığın içinde yaşanan özgürlük oldukça etkileyiciydi.
Yaşarken mutlu olmak şart mı? Mutlu olmak için nedene gerek var mı? Yaşamak üstelik bir de ıstırap içinde yaşamak bir anlam ifade ediyor mu?
Frankl kampta yaşamaktan vazgeçen tutukluların olduğunu ve zihnen yaşamdan vazgeçenlere bedenlerinin de eşlik ettiğini anlatıyor ve ekliyor kamp yaşamı deneyimleri koşullar ne olursa olsun insanların eylem seçeneğinin olduğunu gösteriyor.
Varoluşsal boşluğun insanların hayatını nasıl anlamsızlaştırdığını ve bu anlamsızlık içinde yaşamanın gerek olmadığını düşünen insanların hayattan nasıl kopup gittiğini anlatıyor.
Kitap bazı noktalarda bana Doğan Cüceloğlu'nun Savaşçı kitabını anımsattı. Frankl'ın kitabı ilk 1946 da yayınlandığına göre Doğan Bey'in Frankl dan etkilenmiş olduğunu söylemek doğru olabilir.
Kısa ancak oldukça etkileyici bir kitap.
Kağıdın Tutuşma Sıcaklığı
Fahrenheit 451 bir kağıdın tutuşma sıcaklığı diye başlıyor insanın canını yakan bir edayla...
1951 yılında Ray Bradbury tarafından yazılan kitap bilim kurgu öğeleri ile bir baskı rejimini anlatıyor. Kitapların itfaiyeciler tarafından yakıldığı, televizyonların bütün hayatımızı ele geçirdiği bir toplumda kendi gerçekliğini ve özgürlüğünü keşfetmeye çıkan; "yakmak bir zevkti" bakış açısından kendi gizli kitaplığını oluşturma aşamasına kadar gelen itfaiyeci Motlag'ın hikayesi bizi yaşamı ve farkında olarak ya da olmadan insanlığın içinde yaşadığı totaliter rejimleri sorgulamaya davet ediyor.
Kitaplar yakılıyor, kitapların yakılması cahilliğe neden oluyor üstüne televizyonla daha da yıkanan ve giderek daha da düşünmekten yoksunlaşan beyinler yaratılıp rahatlıkla yönetilebilecek bir toplum oluşturuluyor. Diktatör rejimlerin uyguladığı klasik bir yöntemi aslında Bradbury metamorfik öğeler ve sembollerle çok da güzel kurgulamış.
Açıkçası kitabı okuduktan sonra kitaplarıma sarılıp ağlamak istedim. Hemen peşine izlediğim filmi de beni oldukça etkiledi. Üstelik tam da aynı hafta Metaverse üzerine bir seminere katılmışken beni delice ürküten bir gelecek tablosu çizdim kendi kendime.
Gerçekten görerek okuyan okuyucular için içinde çok şey bulunacak bir kitap. Özetle beğen oldukça beğendim. Okuyun, okutun.
Kitabın baskısı kalmadığından bir kısmını pdf olarak okuyup bir kısmını pdf okuyucudan sesli dinledim.
Kitabı genel olarak beğendim. Gerçek hikayelerden alıntı yapması okumasını kolaylaştırıyor ve akılda kalıcılığı arttırıyor. Felsefe alt yapınız varsa inanılmaz sürükleyici. Ancak felsefe konusunda pek de bilginiz yoksa belli kısımları teorik bilgi içerdiğinden okurken zorlayabilir.
Yazarın sıkı Sokrates savunuculuğuna ve kendisinin de uyguladığı "Bilişsel Davranış Terapisi" konularına kitapta çokça yer verdiğini görüyoruz.
Kitap, Antik Yunan felsefesinin psikolojinin temellerini oluşturduğunu ve felsefe ile kişisel ve ruhsal gelişimimizi nasıl tamamlayabileceğimize dair ipuçları veriyor.
Reader Follow Recommendations
Osho'nun kitap dili ile ilgili sıkıntılarım var. Kitaplarının çoğu konuşmalarından derleme olduğu için bunu yaşıyor olabilirim. Ancak bu kitabı önyargısız okumaya özen gösterdim. yine de benim için zor ilerledi.
Kitaptaki Nasrettin Hoca hikayeleri ve Mevlana hakkındaki görüşleri çok da anlamsız geldi. Kitabın bütünlüğü içerisinde sığ kalmış. Yine belirteceğim bu gibi alıntılar da yine kitabın konuşmalardan derleme olmasından kaynaklı olduğu görüşündeyim.
Kitabın genelinde varmak istediği nokta farkındalık, hayatın anlamı, ego ve anda kalma gibi konular. Bu konularla ilgili çok daha iyi kitaplar olduğunu düşündüğüm ve de okuduğum için bana farklı bir bakış açısı sağlamadı.
549.jpg){kind=small}