Bu ne tuhaf tevafuktu. Allah birini alırken birini vermişti. Osman Gazi ölüm döşeğinde hayatını tüketirken torunu hayata ilk adımı atmıştı. Kendi doğumunda da böyle bir tevafuk vardı. Orhan Gazi dedesi Ertuğrul Bey'in ölüm yılında dünyaya gelmişti. "Allah saltanat ailesinden kaybolan birinin yerine bir yenisini vermekteydi."
Osman Bey:
Bizim kavgamız mihnetle kuru kavga değil, davamız cihana hükmetme davası değil, davamız bütün bunlardan çok daha mukaddes olan ilâ-yı kelımetullah davasıdır.
Reklam
Osman Gazi:
Butün beşeri lezzetler biter; sen ebedi güzelliklere talip ol, mükâfatını Allah'tan bekle.
Fatih Sultan Mehmet Han
Sultan Murad Gazi bu çok akıllı ve kabiliyetli oğlunun yetişmesi için çok itina gösterdi. Fâtih de, cihângirlik dâvasını ve harp sanatını başta tutmakla beraber, devrin ilim, felsefe, tarih, edebiyat ve riyâziye bilgilerine sahip olmağa çalışıyordu. İtalyan Langusto, yirmi altı yașında iken, yaptığı bir tasvir de Fâtih "înce yüzli, uzunca boylu, hürmetten fazla korku telkin eder; seyrek güler, şiddetli bir öğrenme ihtirasına sahip ve alicenaptır. Daima kendinden emin ve inatçıdır. Türkçe, Rumca ve Slavca konuşuyordu. Harp sanatından çok hoşlanırdı. Her șeyi öğrenmek isteyen zeki bir araștırıcı idi. Hâkimiyet arzusiyle yanıyordu. Sefahati yoktu; nefsine hâkim ve uyanık idi; soğuğa, sıcağa, açliğa, susuzluğa ve yorgunluğa mütehammil idi" der.''
Son
Düşmanı kıskaca alan iki Türk kuvveti dar bogazda süikasdcıların cesedlerini çiğneyerek yürüyen yağız atlarının Üzerinde kucaklaşıp birbirlerini tebrik ederken, Bilecik Tekfuru'nun “Şanlı Dügün”ü de bir “
Kanlı Düğün
Kanlı Düğün
” olarak sona ermiş bulunuyordu. Osman Gâzi yanına getirilen geline evvelce hazırlatmış olduğu Türk işi pembe gelinliği giydirerek O'nu oğlu Orhan Bey'e götürmek üzere yedeğe alıp yağız atını mahmuzlamıştı. Şimdi, böylece gerçek bir saâdetin ilk yolculuğuna çıkmış olan Nilüfer Hatun'un pembe gelinliği Bilecik Kalesi'nin teslim bayrağıymış gibi rüzgarlarda nazlı nazlı dalgalanıyordu!..
Osman hakkında en eski kaynak, Osman Gazi'nin çağdaşı olan Bizanslı tarihçi Pachymeres'tir. O, VIII. asrın ikinci yarısında Menteşe'den Karesi'ye kadar Sasa Bey ve Aydınoğlu Mehmed Bey gibi Türk beylerinin Batı Anadolu'yu fethettiklerini Bizans'ın boş mukavemet teşebbüslerini anlattıktan sonra birdenbire 1301 tarihine doğru Osman'ın Bitinya'daki korkutucu akınlarından bahseder.
Sayfa 65 - Kronik YayıneviKitabı okudu
Reklam
Genç Osman
Gazi bahadır han idi Ali nesep Sultan idi Namıyla Osman Han idi Şah-ı cihana kıydılar.
Teşkilat-ı Mahsusa
''Teşkilat-ı Mahsusa, bin yıllık devlet geleneğimizin mirasıdır beyler! Bu miras; Oğuz Kağan' dan gelir, Alparslan' uzanır; Sultan Fatih' le devam eder ve Abdülhamid' de bize geçer. Bilge Kağan'ın kardeşi Kül Tigin'i doğuya gönderirken; Ertuğrul Gazi'nin, Osman Bey'i Söğüt'e yolcu ederken teslim ettiği hazine, Teşkilat-ı Mahsusa'nın harcını oluşturur. Bugün, bu mirasın korunduğu sandık bende, sandığın anahtarı Abdülhamid' dedir!''
Osman Bey'in Evlatları
Osman Bey'in, Orhan, Alâüddin Ali, Pazarlu, Çoban, Melik, Hamid isimli altı oğluyla Fatma adında bir kızı olmuştur. Alâüddin Ali Bey, Şey Edebiâli'nin kızı Bâlâ Hatun'dan, Orhan Bey ise Ömer Bey'in kızı Mal Hatun dan dünyaya gelmişlerdir. Osman Bey'in kaç hanımı olduğu, diğer oğullarının bu iki zevcesinden mi, yoksa başka zevcelerinden mi dünyaya geldikleri malüm değildir.
Kayılar, ana vatanlarını Cengiz müstevlilerine bırakmanın yakıcı duygusu içinde ellerine geçen yeni toprakları canla başla korudular. Cihat bayrağını açtılar. Doğu'dan gelen “Horasan erenleri” ve Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde faaliyette bulunan tarikat mensupları, bu meyanda Ahiler, Kayı Han Aşireti mensuplarını cihat farizası etrafında organize ettiler.
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.