Karahisar büyükçe bir yerdi. Kalesi de oldukça sağlamdı! Fakat Osmanlıların şehidliğe severek kucak açan yiğitlerinin aşamayacağı bir engel mi vardı? Burasının alınması Osmanlı Beyliği'nin arazisini hayli büyütmüş ve çıkarabileceği asker sayısını da oldukça arttırmıştı. Bu durumda Osmanlılardan çekinmeye başlayan civardaki tekfurlar, savaşta elde edemediklerini çeşitli hilelerle elde etmeye kalkışmışlardı.
Venediklilere yüklü bir yıllık vergi yüklendi, karşılığında onlara ticaret yapma özgürlüğü ve yurttaşlarının haklarını korumak için İstanbul’da bir konsolosluk açma hakkı tanındı. Sultan Mehmet Ege’yle Akdeniz’in en güçlü deniz kuvvetine kendisinden barış istetmeyi başarmıştı.
Dalmaçya kıyılarına Osmanlı akınları yoğunlaştıkça karşıdaki İtalya karasına korku ve bezginlik egemen oluyordu. Osmanlılar karşıda yangınlar çıkardıkça, Venedik’te San Marko Kilisesi’nin çan kulesinde alarm çanları çalınıyordu.
..'IV.Haçlı Seferi'nin sarhoş çapulcuları Venedik Doge'sinin izniyle Konstantinopolis'i yağmalarken onu unutmadılar. Orada fahişelerle âlem yapıldığını not etmeyenlerin, kent Osmanlı'ya teslim olurken kiliseden gökyüzüne bir alev huzmesinin yükseldiğini uydurması günahtır.'
İmparatorluk çapında yaşamış demek, bugün yirmiden fazla devletin paylaştığı OsmanlI İmparatorluğunun büyük şehirlerinde, Bağdat'ta, Şam'da, Yanya’da, Girit'te bu toprakların sahibi olarak yaşayabilmek demektir.
Osmanlı İmparatorluğu'nda yapılı ve organize bir cemaat mevcuttur. Bu cemaatin aynı zamanda bir iktisadi ve bir hukuk sistemi vardır. Bu kopuklukta dini kuralların pekiştirildiği bir "cemaat" da vardır, fakat bu "cemaat" düzeni sağlayıcı otoriteden yoksundur.
Osmanlı İmparatorluğu'nda çatışmalara uzun vadede bakıldığında, bunlar cemaat/devlet ekseninde odaklandığını söyleyebiliriz.
Ases Ahmed'in gizemli ölümünün ardından Kostantiniyye'yi karanlık ele geçirir. Bu gizemi çözmek için Kanuni Dönemi'nde de yeniçerilik yapan Kara Şaban Ağa, Ayı Osman Ağa ve simyacı Panayot ile zorbalığa adım atmak isteyen Yedikuleli Mansur ve onların rüzgârında savrulan Roza kolları sıvarlar.
Tarihsel fantastik kurgu üzerinden
Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar tiyatro sezonunun en hareketli zamanı. Ramazan aylarıydı. Ramazan gelince, Kınar Hanım ufak tefek eşyasını ve kahve cezvesini alır, oynadığı tiyatronun bir odasına yerleşir ve Ramazan ayı boyunca bu binadan, çıkmazdı. Kadınların okutulmadığı devirde bir okul bitirmeden on beş yaşında sahneye çıkmış olan bu sanatçı, tiyatro kadar Osmanlı Türk kültürüne de gönül vermişti.