Böyle gelmiş, böyle gider
"Osmanlı tebaasının genlerinde bulunan 'Kendi ihtiyacını kendin gör!' anlayışı, cumhuriyet ve demokrasiyle birlikte yerini devletten hizmet talep etmeye bırakacağına, ileriki yıllarda halk tarafından daha da benimsenecek; devletten hizmet istemeye korkan, ezkaza görecek olursa minnettarlığından ne yapacağını şaşıran Anadolu halkı, yüz yıl sonra 'Kendi okulunu kendin yap', kampanyasına şaşılası bir coşkuyla destek verecek, bir Allah'ın kulu çıkıp 'Okulumuzu da kendimiz yapacaksak devlet niye vergi alıyor?' diye sormayacaktı."
Sayfa 455Kitabı okudu
Anadolu halkının laneti: Minnettarlık!
Osmanlı tebaasının genlerinde bulunan Kendi ihtiyacını kendin gör! anlayışı, cumhuriyet ve demokrasiyle birlikte yerini devletten hizmet talep etmeye bırakacağına, ileriki yıllarda halk tarafından daha da benimsenecek; devletten hizmet istemeye korkan, ezkaza görecek olursa minnettarlığından ne yapacağını şaşıran Anadolu halkı, yüz yıl sonra Kendi okulunu kendin yap, kampanyasına şaşılası bir coşkuyla destek verecek, bir Allahın kulu çıkıp Okulumuzu da kendimiz yapacaksak devlet niye vergi alıyor, diye sormayacaktı.
Sayfa 455Kitabı okudu
Reklam
Yeni Assur döneminin sarayları ve yönetim anlayışı, Osmanlı İmparatorluğu’na kadar birçok devlete model oluşturmuştur. Kral için saray hem resmi devlet işlerinin yürütüldüğü yar hem de eşleri, cariyeleri, hizmet eden kızlar ve hadımlarla birlikte günlük yaşamını geçirdiği eviydi. Haremde büyük kraliçeyi izleyen, sıkı kurallara bağlanmış bir hiyerarşi vardı. Kral ile herkes doğrudan görüşemez, yalnızca Osmanlı sarayındaki hadım ağasının karşılığı olabilecek bir başmabeyinci istekleri krala iletebilirdi.
Sayfa 185 - İletişim Yayınları - 7. Baskı - Yeni Assur KrallığıKitabı okudu
Osmanlı yönetim anlayışı
Marsigli Osmanlı Devleti'nin insanlara verdiği değerden hayret ve gıpta ile söz etmekte, buna bir de isim vermektedir: Demokrasi... Kendisi diplomat olan Marsigli, 1732'de La Haye'de yayınladığı hatıratının birinci cildinin 28-29. sayfalarında osmanlı idaresini şöyle anlatıyor... “Tarihçilerimizin hepsi Osmanlı padişahlarının diktatör olduklarını dünyaya ilân ediyorlar. Halbuki Osmanlı Devlet sistemiyle diktatörlük arasında en ufak bir bağ yok. Nasıl olsun ki, padişahın maiyetinde bulunan ve adına ‘Kapıkulu' denen askeri teşkilatın (yeniçeri ve sipahileri kastediyor) gerek eski padişahlardan kalma kanunlar mucibince, gerekse kendi gelenekleri gereği padişahı tahttan indirebiliyor, zindana bile atabiliyorlar." Marsigli, padişahların “diktatör” olmadıklarına dair pek-çok örnek verdikten sonra, yukarıda adı geçen kitabının 31. sayfasına şu hüküm cümlesini yerleştiriyor: “Buraya kadar verdiğim örneklerden de anlaşılacağı gibi, Osmanlı Devleti bir aristokrasi değil , adı konmamış bir demokrasidir.
La Grande Aquila
İstanbul Fatihi, mutlak otoritesini, devlet teşkilatında, kanunlarda yaptığı yeniliklerle gerçekleştirmek istemiş ve mutlak otoritesini sayesinde örfi hukuk üstün bir duruma gelmiştir. İmparatorluğun gerçek kurucusu, Fatih Sultan Mehmed'dir; Osmanlı hukuk anlayışı ve kanunları üzerinde de kesin ve sürekli bir etki yapmış olan Osmanlı hükümdarı Fatih'tir. . . Osmanlı padişahlarının en güçlüsü ve serbest fikirlisi olarak Fatih, mutlak hükümranlık otoritesini, devleti belli bir amaca göre düzenleme ve serbestçe kanun koyma doğrultusunda kullanmıştır. Kısaca o, yasa ve kanu8n hükümdarı olmuştur.
Osmanlı tebaasının genlerinde bulunan 'kendi ihtiyacını kendin gör!' anlayışı, cumhuriyet ve demokrasiyle birlikte yerini devletten hizmet talep etmeye bırakacağına, ileriki yıllarda halk tarafından daha da benimsenecek; devletten hizmet istemeye korkan, ezkaza görecek olursa minnettarlığından ne yapacağını şaşıran Anadolu halkı, yüz yıl sonra 'kendi okulunu kendin yap' kampanyasına şaşılası bir coşkuyla destek verecek, bir Allahın kulu da 'Okulumuzu da kendimiz yapacaksak devlet niye vergi alıyor?' diye sormayacaktı.
Sayfa 455Kitabı okudu
Reklam
287 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.