Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Osmanlı toplumunda kan soyluluğuna dayanan bir aristokrasi, ve batılı anlamında bir burjuvazi yoktu; ikbâl, servet, devlet oldukça geçici ve kökü hangi zümreden olursa olsun her işini becerenin erişebileceği mutluluklardı. Elbette, onlara ulaşabilmek için girişilecek savaş da çetindi."
Sayfa 93 - BilgeSu YayıncılıkKitabı okudu
“Emevi iktidarı daha iş başına geçer geçmez, Hz. Muhammed'in yüz­lerce yıldır kan birliği (asabe) temeline dayalı olarak yaşamaya alışmış Arap toplumundan, inanç birliği (İslam kardeşliği) esa­sına dayalı yeni bir toplum yaratarak gerçekleştirdiği, insanlık tarihinin bu büyük devrimini tersyüz etti. Emevi iktidarı bunu, vaktiyle İslam öncesi Mekke’sinde yönetimi elinde bulunduran ticaret aristokrasisi yerine, Arap fa­tihlerinden oluşan yeni bir aristokrasİ vücuda getirmek suretiyle başarabildi. Bu aristokrasinin yaratıcısı, bilindiği gibi ilk Emevi halifesi veya hükümdarı Muaviye bin Ebu SüfYan'dır.”
Reklam
Osmanlı toplumunda Aristokrasi yoktur, Meritokrasi vardır. Yani insanlar soylarına ve varlıklarına göre değil, yeteneklerine göre bir yere gelebilirlerdi. Bu da Türk toplumunda eşitlik duygusunun gelişmesinde katkıda bulunmuştur.
Osmanlı toplumunda 15.yüzyılın sonlarına kadar, taşradaki toprağa bağlı Türk kökenli aristokrasiyle merkezdeki çoğunluğu devşirmelerden oluşan bürokrasi arasında yoğun bir mücadele yaşandı. Bu iki kesim arasındaki dengeler zaman içinde değişebilmekte, bir sarkaç gibi salınabilmekteydi. 15 yüzyılın ikinci yarısında, II. Mehmed'in başarılı merkezleşme hamlesi ile birlikte, dengeler kesin olarak ve merkezden yana değişti. Toprağa bağlı aristokrasi yenilirken, özel mülkiyet altındaki topraklara devlet el koydu ve iktidar bürokrasinin elinde toplandı.
Osmanlı toplumunda on 15. yüzyılın sonlarına kadar taşradaki toprağa bağlı Türk kökenli aristokrasi ile merkezdeki çoğunluğu devşirmelerden oluşan bürokrasi arasında yoğun bir mücadele yaşandı. 15. yüzyılın ikinci yarısında 2. Mehmet'in başarılı merkezileşme hamlesiyle birlikte, dengeler merkezden yana değişti.
Osmanlı toplumunda 15. yüzyılın sonlarına kadar, taşradaki toprağa bağlı Türk kökenli aristokrasi ile merkezdeki çoğunluğu devşirmeden oluşan bürokrasi arasında yoğun mücadele yaşandı. 15. yüzyılın ikinci yarısında, II. Mehmed'in başarılı merkezileşme hamlesiyle birlikte, dengeler merkezden yana değişti.Toprağa bağlı aristokrasi yenilirken,özel mülkiyet altındaki topraklara devlet el koydu ve iktidar merkezi hükümet elinde toplandı
Sayfa 51 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Osmanlı toplumunda kan soyluluğuna dayanan bir aristokrasi ve batılı anlamda bir burjuvazi yoktu; ikbâl, servet, devlet oldukça geçici, ve kökü hangi zümreden olursa olsun her işini becerenin erişebileceği mutluluklardı.
Emevi iktidarı daha iş başına geçer geçmez, Hz. Muhammed’in, yüz- lerce yıldır kan birliği (asabe) temeline dayalı olarak yaşamaya alışmış Arap toplumundan, inanç birliği (İslam kardeşliği, el-uhuvvetu’l-islâmiy- ye) esasına dayalı yeni bir toplum yaratarak gerçekleştirdiği, insanlık tari- hinin bu büyük devrimini tersyüz etmiştir. Emevi iktidarı bunu, vaktiyle İslam öncesi Mekke’sinde yönetimi elinde bulunduran ticaret aristokrasisi yerine, Arap fatihlerinden oluşan bir aristokrasi vücuda getirmek suretiyle başarabildi. Bu aristokrasinin yaratıcısı, bilindiği gibi ilk Emevi halifesi ve- ya hükümdarı Muaviye bin Ebi Süfyan’dır
Osmanlı toplumunda yasal olarak kabul edilen, ırsi bir aristokrasi yoktur. Sosyolojik kavramlar çerçevesinde üretici ve denetici veya yöneten ve yönetilen sınıflar vardır.
Osmanlı toplumunda aristokrasi?
"For the Turks do not measure even their own people by any other rule than that of personal merit"