Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Buna ilâveten lisan ve yazı itibâriyle “Osmanlıca” öğrenmek de hayâtı bir zarurettir. Bozuk Türkçeyle yazılmış kitapları boykot edip, asâletsiz, yabancı moda kelimeleri kullanmamak husûsunda bir hassâsiyet ve dirayet göstermek ise şahsiyetli olmanın belli başlı lâzımelerindendir.
ama budandıkça fışkıran da bizleriz ölüyoruz, demek ki yaşanılacak...
Reklam
Bir şehrin uzak semtleri gibi gözlerin üzgün, kara, ayaklanmaya hazır ben yaralar kuşanıp katılırım onlara onlara katılırım yedek mermi ve şarkılar alarak seni alırım sonra her bir yanım çağıldar bir oyuna kalkarız sıkılmış yumruklarla yazarız duvarlara fırtınalı yazılar.
Sen ağlarken azığımız çoğaldı elledik halkın ağrılarını cesurca ağlamasan kök inatla kavramıyor toprağı boş umutlar içinde pervasız büyüyor kir ağlıyorsun ihanete karşı şavkıyor pıçak bir pıçak ki sevgilim, Sürmene işidir.
daha esmer daha kankusturucu sen o baygın sevgilerin adamı değilsin. sana yaşamak düşer çarkların gövdesinde bin demir kapıyla hesaplaşmaktan omzun çürümelidir bin çeşit güneşle ovulmalıdır gaddar ellerin yürü yangınların üstüne, kendi alevini de getir çarpıntısız dakikası olur mu devrimcinin ki ölüm her yerde uyanıktır
üzerime yüreğimden başka muska takmadan konuşmak istiyorum.
Reklam
Seni marifetli sanacaklardı karşısında uçurumlar çağıldamayan herkes seni marifetli sanacaklardı kalbini rehnedebilseydin eğer.
Tutunamayanlar'ı öbür Türk romanlarından ayıran (ama James Joyce'un Ulysses'iyle birleştiren) bir özelliği de çeşitli üsluplara (Osmanlıca, Türkçe, Öztürkçe) ve biyografi, ansiklopedi, günlük, şiir, tiyatro, mektup gibi çeşitli söylemlere yer vermesidir. Romana zenginlik ve ansiklopedik bir genişlik sağlayan bu çeşitlilik Atay'ın ironisine de hizmet eder.
Sayfa 270 - İletişim Yayınları, 7. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okudu
Dilsiz Millet Olmaz!
Bugünkü okullarımızda yetişen çocuklarımız ve gençlerimiz, her gün konuştukları ve yazdıkları Arapça, Farsça ve Türkçe kelimelerden hangilerinin Arapça, hangilerinin Farsça ve Türkçe olduğunu bilmezler. Yeni maarif vekilimiz iyi bilir ki dilsiz ne teknik olur ne de maarif ve kültür. Daha kısacası, DİLSİZ MİLLET OLMAZ!
Sayfa 198 - Peyami SafaKitabı okuyor
Dillerinden düşürmedikleri Osmanlı'ya en büyük kötülü­ğü yaptılar; Osmanlı mimari geleneğini yok ettiler. Geleneksel Osmanlı-Türk evlerini yıkıp talan ettiler. Ucube binalar dikerek tüm şehirleri, semtleri birbirine ben­ zettiler. Neymiş, öğrencinin Osmanlı mezar taşını okuması gere­ kiyormuş, okullara Osmanlıca dersi koydular! Güzel. Peki, öğrenci Osmanlı'nın ahşap binalarını/mimarisini nerede göre­cek? Avrupa'dan farklı ahşap karkası olan "hımış" türünü nasıl öğrenecek? "DaIma direği" nedir gidip görebilecek mi? Hepsini biçtHer. Onlar için ahşap ev, köhne yapılardı! Kentsel dönüşüm rantçılığıyla tarihi mimariyi yok ettiler. Ma­halle kültürünü betonlara gömerek toplumsal değerleri çürütt­üler.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.