Bazan şeytan, kalb üstündeki lümmesi cihetinde, Cenâb-ı Hak hakkında fena sözler söyler. O adam zanneder ki, onun kalbi bozulmuş ki böyle söylüyor; titriyor. Halbuki onun titremesi ve korkması ve adem-i rızası delildir ki, o sözler kalbinden gelmiyor.
Dünyada bilgiye dayalı bir ekonomi kuruluyor. Bunun temeli Osmanlıca ya da din bilgisi değil; matematik-fen; yani yaratıcılığa dayalı eğitim!
Reklam
Tekinalp, 1883'te Serez, Selanik Vilayetinde, Yahudi bir ailenin oğlu olarak Moiz Kohen ismiyle dünyaya geldi. İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye oldu. Selanik'te Osmanlıca olarak yayımlanan Asır başlıklı gazetede yazılar yazdı. Selanik Hukuk Mektebi'nde başladığı hukuk eğitimini, Balkan Savaşı'ndan sonra İstanbul'a gelerek, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tamamladı. Aynı fakültede hukuk ve iktisat dersleri verdi. İsmini Munis Tekinalp olarak değiştirdi. Türkiye'deki Yahudileri Türkleşmeye ikna etme amaçlı yazılar yazdı. Türk olmamasına rağmen özellikle Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sırasında Türk vatanseverliğini coşkuyla kucakladı ve Türkçülük akımının bir savunucusu oldu. Türkiye'de cumhuriyetin ilanından sonra Kemalizm akımını savundu. Azınlıkların zorla Türkleştirilmesini destekledi ve 1928'de bu konuda Türkleştirme başlıklı bir risale de yayımladı.[1] 1961 yılında tedavi amacıyla gittiği Fransa'nın Nice şehrinde öldü. (Kaynak Wikipedi)
Osmanlıca bir beyit
اول رسولي موجتبا هم راحمة للعالمين بنده مدفوندور ده يو افلاكه فخر أيلر زمين را وضاسك اديب زيارت ديدي جبريل امين هاذه جنات عدنيك فدخلوها خاليدين 🌹
Bir zengin, devenin muti' görünüşünü methediyordu. Bir hâkim, onun vakarlı duruşunu severdi. Pek sevinçli bir hasis ise, mütemadiyen kanaatini alkışlardı. Sonra bir kambur gelip, "Efendiler, işte birçok sözler söyleniyor. Lakin siz onun en büyük meziyetinden bahsediyorsanız arkasının üzerinde yükselen bu latif tepeye bakınız. O bu ağırlığın altında ne kadar hoş görünüyor ve yüzü bundan ne kadar necabet hem de zarafet oluyor" dedi.
#Osmanlıca Türkçesi Okurum diyenler buyursun pratik niyetine 💐😇⁉️
Reklam
240 syf.
·
Not rated
Saltanat didükleri ancak Cihan gavgasıdır Olmaya baht u saadet dünyada vahdet gibi (Muhibbi) Herkese selammm Haftanın kitabıyla #çiçekhanımınrüyaları @kapiyayinlari ile geldim. İki zaman diliminin beraber işlendiği tarihi bir kitap. Yani çiçek hanım ve onun sık sık rüyalarına gelen Cem Sultan şimdiki zamanı temsil ediyor bunun yanında Fatih dönemiyle başlayıp şehzade Mustafa’ya kadar uzanan bir geçmiş zaman Bu tür kitapları çok seven biri olarak Fatih portresinin çizilmesiyle ilgili iki farklı sanat anlayışının işlenmesi ayrıca ilgimi artırdı. (Bellini ve nakkaş Sinan paşa ) Fatih’ten sonra yaşanan taht kavgası Beyazıd ve Cem Sultan çekişmesinin de anlatıldığı olayların Muradiyenin atmosferiyle verilmesi capcanlı bir tarih okuması yarattı. En çok etkilendiğim olay ise Muradın, oğlu Alaaddin’in mezarı dışında mezarına yakın başka bir mezar istememesidir. Birbiriyle hem alakalı gemde bağımsız 8 ayrı hikayenin bulunduğu ve Osmanlıca kelimelerin bazen zorlasa da asla motivasyonu bozmadığı keyifli bir kitap Tarih severler okuyun, okutun
Çiçek Hanımın Rüyaları
Çiçek Hanımın RüyalarıBeşir Ayvazoğlu · Kapı Yayınları · 010 okunma
Hayırlı Sabahlar ☺️ #Osmanlıca Türkcesi Okurum diyenler buyursun Sabah Sporu niyetine 💐😇⁉️
Dil ve tarih milleti millet yapan iki önemli unsur.
Fransız devrimi sonrası milliyetçi akımların hız kazanması ve uluslaşma sürecinin artması ile birlikte Türkçülük'te bir akım olarak ortaya çıkar. Türkçülük akımı Tekin Alp ile başlar. Türk ruhunu yazan Mois Kohen'e Türkçüler borçludur. Babası haham olan Selanik yahudisi dışarıda aslı ismi olan Mois Kohen'i kullanırken, içerde ateşli Türk milliyetçisi olarak Tekin Alp ismini kullanır. Ama aynı Mois Kohen Osmanlı Türk Devletinde Türkçülük akımını başlatırken "Araplar bizi arkadan vurdu" sloganının mimarı olarak da Türk-Arap ayrışmasını da sağlar. Türkler Araplarla uğraşırken İngilizlerle dostluk dostluk kurup Ortadoğu petrollerine el koyar.Türkçü Moes Kohen'in açtığı yara kapanmadı, devam etmektedir. Tarihimizde Mois Kohen dilimizde Agop Martanya'nın imzası vardır. Cumhuriyet döneminde ise Türkçülük ve Türklükle ilgiliTürk olmayanlar etkin olmuştur. Türklerin emperyal politikasında etkin olan yeni tertiplerle geniş bir coğrafya'da varlığını sürdürmesine yarayan Türkçe merkezli Osmanlıca tasfiye edilip aruı Türkçe adı altında arapça ve farsça atılması projesi doğal müttefiklerini kaybetmesine neden olmuştur. Cumhuriyet dönemi Türkçe, Anadolu, Balkanlari Kafkasya, Ortadoğu, Afrika uzak doğu ortak dili olmaktan çıkarılmıştır. Bu ise yine Türk olmayan bir ermeni kanalıyla yaptırılmıştır.
OSMANLICA BİLEN VAR MIII?? bilen olursa dönüş yapabilir mi?
Reklam
Lisanın mahkemesi, kararlarında ilâhî bir nizama lâyık, şaşmaz ve bağışlamaz bir adalet gösterir. Ondan korkunuz! Şimdiye kadar hangi insan ve devlet idaresi ona karşı çıkabildi?
Sayfa 108 - Ötüken NeşriyatKitabı okuyor
Osmanlıca kutsal alanım değil, ecdâdımın kullandığı dillerden birinin isimlendirilmiş hâli...
504 syf.
10/10 puan verdi
Sözlerin en zarif Osmanlıca ve Türkçe hali
Divan edebiyatına aşık biri olarak görür görmez kitaplığıma eklemek istediğim bir kitap oldu. Birkaç zamandır orda durmasına karşın, şimdi okumak nasip oldu, bu vakte esir oldu. Eser adeta divan edebiyatı antolojisi mahiyetinde. Öylesine zarif kelâm erbablarına yer verilmiş ki onlardan geriye kalan tek şey hakikaten ‘Hoş Bir Sadâ’ olmuş. Okuyup
Eskimeyen Şiirimizden Hoş Bir Sada 
Eskimeyen Şiirimizden Hoş Bir Sada Sıtkı Çoban · Semerkand Yayınları · 201333 okunma
432 syf.
8/10 puan verdi
Politik hırslar uğruna ölüme gönderilen bütün genç insanların anısına "diye başlamış yazar bu kitabın başında. Bir günlük vasıtasıyla zaman geçişleri yaşadığımız,içinde tarihsel bir takım ögeler de barındıran bir geçmiş gelecek romanı Kum Tefrikalari. Yazarın ilk romanı.  Zaten bir romanı var . Üzerinde çok araştırmalar yaptığı kesin.
Kum Tefrikaları
Kum TefrikalarıÖmür İklim Demir · Yapı Kredi Yayınları · 20201,673 okunma
☆Orhan Pamuk - Kar☆
Kadını aşağılamak ve damgalamak için kullanılan akara Osmanlıca “âkır, âkıre” sözcüklerinin kökenidir; “kısır, doğurmaz” anlamına gelir ve aslına bakılırsa ironik bir kaymayla doğurma yeteneğinden yoksun erkeği tanımlar. Geçmişinde erişemediği kadını (İpek’i gençliğinde, üniversitedeyken tanımıştır), anayı, kendi köklerini ve aidiyetini arayan roman kahramanı için bu isim seçimi anlamlıdır. Ortada bir kimlik sorunu olduğunu, kahramanda salt kadını değil kadın imgesine bağlantısıyla algılanan “kendini” arama çabası bulunduğunu ayrımsarız. Ka karların içinde bir ada gibi yalnız, donup kalmış olan Kars’a ülküsel kadını aramak, onun aracılığıyla kendine “anlamlı” bir kimlik oluşturmak için hacca giden bir müminin beklentisiyle yolculuk yapar, Kafdağı’nın ötesinde aradığını bulamamanın yenilgisiyle kendini tüketir. Kars ona “gerçek Türkiye” yani bir tür Mekke olarak tanıtılmıştır. Ka’nın yolculuğu bir anlamda Dante’nin İlahi Komedya’sında Cehennem’e inişini de anımsatır.
Sayfa 37 - Ağustos 2020 - Notos Kitap
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.