Sultan İbrahim’e sunulan cariyeler meselesi, yabancı tarihçiler tarafından yatak ve zevk aracı olarak tanımlanıyordu.Ancak Osmanlı Devleti ve hanedanı için başka anlamlar ve manalar taşıyordu.Sultan İbrahim, Osmanlı hanedanının son erkek temsilcisi idi.Onun dışında hanedanda erkek çocuk, şehzade bulunmuyordu.Bu sebeple Validesi Kösem, çeşitler güzelliklerde cariyeleri Sultan İbrahim’e sunarak bir erkek çocuk dünyaya gelmesini sağlamaya çalışıyordu.Kösem Valide Sultan, her ne kadar kötü bir şöhrete sahip olsa da neticede o da bir Osmanlı olmuştu.Bir Osmanlı padişahının hasekiliğini yapmış, ona şehzadeler, hanım sultanlar doğurmuş, Padişah Valideliği yapmış, oğlu IV. Murat adına bir süre Osmanlı Devletini yönetmiş.Bu sebeple Osmanlı soyunun ne anlama geldiğini biliyordu.Bu soyun tükenmesi ve yok olması halinde ne gibi olumsuz durumların olabileceğini idrak ediyordu.
Sayfa 167Kitabı okudu
Kösem Mahpeyker Sultan
Mahpeyker Sultan, güzelden ziyade ince, zarif, nezaket kurallarını bilen ve kendini sevdiren bir kadın olarak tanınmıştı.Kendini sevdirme özelliğinden olsa gerek ki Sultan I. Ahmet’in kalbini çalmayı başarmış ve onu etkilemişti.Sultan Ahmet de kendisini etkileyen bu hasekisine Kösem lakabını vermişti.Kösem adı: Dövüştürülmeye alıştırılmış iri koç veya teke.Sürünün önünde giderek kılavuzluk eden koç,sürü kılavuzu.Yol gösterici, kılavuz, cesur, atak, serbest manalarını taşımaktadır.Sultan Ahmet, bu manaları taşıyan ve haremde en önde giden, harem kadınlarını peşinde sürükleyen, cesaretli, atak bir kadın olarak Hasekisi Mahpeyker’e bu ismi vermişti.Bundan sonraki süreçte ondan Kösem Sultan olarak bahsedilir.
Sayfa 134Kitabı okudu
Reklam
padişah kadınları ve hiyerarşisi
Padişahlar birden çok kadınla birlikte olabilme hakkına sahiptiler ve bu sebeple deaynı devlet protokolünde olduğu gibi bu kadınlarda da üstünlük derecelerine göre hiyerarşik bir düzen oluşturulmuştu. Bu hiyerarşik düzen içersinde ki padişah kadınları:kadın efendiler, ikballer, gözdeler, peykler ve has odalıklar olmak üzere beş sınıfı teşkil ediyordu
Osmanlıda kadın olmak çok zordu. Kadın esirlerin alınıp satıldığı pazarlar vardı... Osmanlıda kadın-erkek ilişkileri, dinsel hukuka göre belirlenmişti. Evlenmede 1917'ye kadar yaş sınır yoktu... Çokeşlilik yaygındı. Evlenmede kadının iradesi söz konusu değildi. Boşanma erkeğin isteğine bağlıydı... Kadın, toplumda erkekten gizlenmeye, peçe ve çarşafa kapanmaya, kafes hayatı yaşamaya zorlanmıştı. Osmanlı'da kadının, erkek doktor tarafından muayene edilmesi bile tartışılırdı. Bu durum, kadın doktorun olmadığı bir toplumda kadının ölüme terk edilmesi demekti.
Bunun sebebi millet, milliyet, hanedan, boy mefhumlarını bilmemek
Türk kelimesi, gerçekten çok uzunca bir süre kesif bulutların arkasında, bir gün birilerinin o bulutları aralayacakları gün gelinceye kadar sürgün hayatı yaşamıştır. Bu satırların yazarı Oğuzların Avşar boyuna mensup, tipik bir Türkmen köyünde dünyaya gelmiş ve b ü yümüştür. Annesi babası halis bir Oğuz Türkü olmasına rağmen, ne onların ne de köylülerinin ağzından bir kez olsun “T ü rk ” kelimesini işitmemişlir. Hatta Avşar boyuna mensup olduğunu dahi daha sonraları kendi araştırmaları sonucunda keşfetmiştir. Peki, b u n u n sorumlusu kimdir? Yıllar önce bir televizyon kanalında takriben 70 yaşlarında birinin konuşmasını işitmiştim. Bu kişi, bir bayram günü annesine kim olduklarını sormuş. Annesi “Oğlum, biz Osmanlıyız” cevabını vermiş. Delikanlı, “iyi ama anne, bak şu komşumuz Çerkeş olduğunu, öteki Kürt olduğunu, beriki Arnavut olduğunu söylüyor, biz kimiz?” diye sormuş, annesi yine “Oğlum, biz Osman lIyız!” cevabım vermiş. Şimdi o yaşlı kadını suçlamak gerekir mi? Hayatında Osmanlı’dan başka bir kelime duymamış yaşlı bir nineyi bu sözlerinden dolayı suçlamak gerçekten insafsızlık olur. O nineye “Peki, Osmanlı kimdir?” diye sorsanız, alacağınız cevap “Osmanlı işte, Osmanlı!”dan başka bir şey olmazdı. Hâlbuki tarihte “Osmanlı” adında ne bir kabile vardır, ne etnik bir grup, ne de ulus.
"Onlar, bizi kabul etmek istemiyor. Onlar, aralarında görmek istemiyorlar Türk kadınını, bakma öyle herbirinin Atatürk devrimcisiyim diye aslan kesildiğine, kendileriyle eşit olduğumuzu, bizim de salt sanat konuşmak için, sanatçı dostlar edinmek için oralara girip çıkmamızı yediremiyorlar erkekliklerine, zora gelince çıkarıp bilmem nerelerini göstermeleri bundan. Osmanlı bunlar daha, Osmanlı, Osmanlıdan da beter..."
Sayfa 51 - Cem YayıneviKitabı okudu
Reklam
296 öğeden 281 ile 290 arasındakiler gösteriliyor.