j
jegand: (f.i.) 1. yırtıcı hayvanların korkunç sesi. 2. sağlamlık, (bkz: metânet, rasânet). jegar: ("ga" uzun okunur, f.i.) 1. pas, küf. 2. nâra, yüksek ses. jerf, jerfâ: (f.s.) 1. derin. jülîde: (f.s.) 1. karmakarışık, dağınık [saç], [çok zaman "saç" hakkında kullanılır]. 2. i. kadın adı.
Kadın efendiler / hasekiler
Osmanlı Padişahları’nın cariyelerden seçerek kendine eş statüsüne yükselttiği kadınlara kadın veya kadın efendi denirdi. Padişahın ilk kadın efendisi baş kadın efendi olurdu.Kadın efendiler, padişahın nikâh akdi ile evlendikleri ve çocuk sahibi oldukları cariyeleri idi. Bunların sayısı en fazla sekize çıkmıştı. Osmanlı geleneği ve kurallarında sultanın,dört kadın ile nikâh akdi yaparak evlenmesi zorunluluğu vardı. Bu sayı aşılırsa diğer kadınlar harama girerdi. Ancak bu kuralı uygulamayan padişahlarda (Sultan İbrahim vs.) vardır.Bu kadın efendilerin en nüfuzlu ve tesiri yüksek olanlarına padişahın izin vermesi halinde “Haseki Sultan” denirdi. Bunların en ünlüsü de Sultan Süleyman Han’ın üzerinde büyük bir tesir yaratan Hürrem Haseki Sultan’dır.
Reklam
padişah kadınları ve hiyerarşisi
Padişahlar birden çok kadınla birlikte olabilme hakkına sahiptiler ve bu sebeple deaynı devlet protokolünde olduğu gibi bu kadınlarda da üstünlük derecelerine göre hiyerarşik bir düzen oluşturulmuştu. Bu hiyerarşik düzen içersinde ki padişah kadınları:kadın efendiler, ikballer, gözdeler, peykler ve has odalıklar olmak üzere beş sınıfı teşkil ediyordu
Osmanlıda kadın olmak çok zordu. Kadın esirlerin alınıp satıldığı pazarlar vardı... Osmanlıda kadın-erkek ilişkileri, dinsel hukuka göre belirlenmişti. Evlenmede 1917'ye kadar yaş sınır yoktu... Çokeşlilik yaygındı. Evlenmede kadının iradesi söz konusu değildi. Boşanma erkeğin isteğine bağlıydı... Kadın, toplumda erkekten gizlenmeye, peçe ve çarşafa kapanmaya, kafes hayatı yaşamaya zorlanmıştı. Osmanlı'da kadının, erkek doktor tarafından muayene edilmesi bile tartışılırdı. Bu durum, kadın doktorun olmadığı bir toplumda kadının ölüme terk edilmesi demekti.
Padişahların savaşa kadınlarını götürüp götürmediği aydınlığa kavuşmuş bir mesele değildir. Ancak Silahtar Tarihi'ne göre Viyana kapılarına yaptığımız seferlerde padişahın kadınları da ordu ile birliktedir. 2. Viyana Kuşatması'na doğru Edirne'den Belgrad'a hareket eden orduda 80 arabalık harem halkı olduğunu söyler Silahtar Mehmet Ağa. O zamanlar sarayın seferli koğuşunda bulunan Mehmet Ağa, muhtasar alayın 8 Nisan 1683'te Filibe Köprüsü'nün karşısında otağ-ı hümayun kurduğunu, padişah kadınlarının da şehirdeki Pirinççi Mehmet Paşaoğlu hanesinde konakladığını yazar. Bu sırada padişah ''Avcı'' diye bilinen 4. Mehmet'tir. Kendisi de harem kadınlarıyla birlikte Belgrad'ta kalmış, sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ordu ile harbe gitmiştir.
Sayfa 24 - Altın Kitaplar - 1. Basım Aralık 1994Kitabı okudu
Bunun sebebi millet, milliyet, hanedan, boy mefhumlarını bilmemek
Türk kelimesi, gerçekten çok uzunca bir süre kesif bulutların arkasında, bir gün birilerinin o bulutları aralayacakları gün gelinceye kadar sürgün hayatı yaşamıştır. Bu satırların yazarı Oğuzların Avşar boyuna mensup, tipik bir Türkmen köyünde dünyaya gelmiş ve b ü yümüştür. Annesi babası halis bir Oğuz Türkü olmasına rağmen, ne onların ne de köylülerinin ağzından bir kez olsun “T ü rk ” kelimesini işitmemişlir. Hatta Avşar boyuna mensup olduğunu dahi daha sonraları kendi araştırmaları sonucunda keşfetmiştir. Peki, b u n u n sorumlusu kimdir? Yıllar önce bir televizyon kanalında takriben 70 yaşlarında birinin konuşmasını işitmiştim. Bu kişi, bir bayram günü annesine kim olduklarını sormuş. Annesi “Oğlum, biz Osmanlıyız” cevabını vermiş. Delikanlı, “iyi ama anne, bak şu komşumuz Çerkeş olduğunu, öteki Kürt olduğunu, beriki Arnavut olduğunu söylüyor, biz kimiz?” diye sormuş, annesi yine “Oğlum, biz Osman lIyız!” cevabım vermiş. Şimdi o yaşlı kadını suçlamak gerekir mi? Hayatında Osmanlı’dan başka bir kelime duymamış yaşlı bir nineyi bu sözlerinden dolayı suçlamak gerçekten insafsızlık olur. O nineye “Peki, Osmanlı kimdir?” diye sorsanız, alacağınız cevap “Osmanlı işte, Osmanlı!”dan başka bir şey olmazdı. Hâlbuki tarihte “Osmanlı” adında ne bir kabile vardır, ne etnik bir grup, ne de ulus.
Reklam
Geri129
298 öğeden 291 ile 298 arasındakiler gösteriliyor.