Paul ortada yoktu, hasta odası Misery Chastain için kutsal bir yere dönüştürülmüştü ama domuz Misery hala oradaydı, ahırında sakin sakin homurdanıyordu. "Misery Odası"nın duvarlarında kitap kapakları, Misery filmlerinden sahneler, Paul Shedon'ın fotoğrafları,belki "ÜNLÜ AŞK ROMANI YAZARI HALA KAYIP" başlıklı bir haber olacaktı. Odanın ortasında, küçük bir masada özenle ışıklandırılmış tek bir kitap duracaktı. Bu Misery'nin Dönüşü'nün Annie Wilkes Edisyonu'ydu. Kitabın cildi güzeldi, öyle olmasa da gerekirdi; bu Paul Sheldon'ın derisiydi. Paul'ün kendisi mi ? Kemikleri ahırın arkasına gömülü olabilirdi ama bence domuz lezzetli parçaların çoğunu yemişti.
Tek cümleli paragraf yazıdan çok konuşmaya benziyor ve bu iyi bir şey. Yazı baştan çıkarmaktır. Güzel konuşma da baştan çıkarmanın bir parçasıdır. Öyle değilse , neden geceye yemekte başlayan bunca çift kendilerini yatakta buluyor ?
Adam yanan bir binanın tepesinde duruyor. Helikopter geliyor , tepesinde dönüyor , aşağı ipten bir merdiven sallandırıyor. Helikopterin kapısından sarkan adam , "Tırman!" diye bağırıyor. Yanan binanın tepesinde duran adamsa, "Bana düşünmek için iki hafta ver," diyor.
Mattie, "Meselenin yarısı düşünmek zaten,Mike," diyerek güldü. Galiba üzüntüyle. Ve ben onun ne demek istediğini anladım. Ne var ki genç kadın diğer yarının da duygulardan oluştuğunu anlayamıyordu. Bu beşik gibi bir şeydir. Ve çoğumuzu sallaya sallaya ölüme de gönderir.
John'un, Wharton'un Detterick ikizlerini birbirlerine olan sevgileriyle öldürdüğünü ve bunun her gün, dünyanın her yerinde olduğunu söylediğini hatırlıyorum. Eğer bu oluyorsa, Tanrı izin verdiği için oluyor ve biz, "Anlamıyorum," dedikçe Tanrı da cevap veriyor: "Bana ne."
İnsan uyandığı zaman rüyalar kelebeklerin boş kozalarına ya da sütleğenin yarılmış tohumlarına benziyordu. Yaşamın öfkeli ama kırılgan fırtına sistemlerine uyarak kısa bir süre içinde dönüp durduğu ölü kabuklar.