Düşündüğü ve yaşadığı aynı olmayınca, zamanla kaybediyordu insan kendini.
“şehirdeki sesler bildiğin, anımsadığın gibi klakson, egzoz, matkap, inşaat mektuba müsaade etmediğin için buradan konuşuyorum herkes görebildiği duvarlara çivi harflerin anlamından hızla düşen at gene abartıyorum değil mi? atmak• durduğumuz yerden şu geleceğe taş atsak senin taşın kaç zamanda o göle, benimki o dağa hangimiz o suya ve o dağa daha yakınız atların sırtında kaç yıllık dilemma kavgada ilk yumruğu atan mı kazanırdı? bardakta kendi kendine soğuyan kahveler sen buradan götürüleli beri zelzeleler savaşlar (değil barışın zıttı) ve zelzele göller hep bir taşın ucunda boğulur.
Reklam
"Zaman dediğin sessiz bir testeredir, kime dost kime düşman olacağı belli olmaz."
Hepimizin içine rastgele atılmış tohumlar var. Kim bilir nerenin rüzgarı sürüklemiş. Olur da bir tanesi yeşerirse diye hevesle suluyoruz, her fırsatta güneşe çıkarıyoruz ki imkan bulursa büyüsün. Bu ümitvar çabaya rağmen biliyoruz ki, ömrümüzün geri kalanı bu küçük bahçenin talan edilmesini izleyerek geçecek. Ama çiçeklerimizi koparmasınlar diye birilerinin yanan ormanlarına mı sevinelim?
Var olanın kıymetini bilinmesini, olanaklara şükredilmesini elbette doğal ve sağlıklı buluyorum. Ne de olsa insan sadece belirsiz bir geleceğe ümit besleyerek yaşayamaz. Şimdiki zamanın tüm dehşetiyle baş başa kaldığında ne yapacaksın?
Başımıza gelen her şey istatistiksel bir kader. Dünya, adil olmamasıyla meşhur bir yer.
Reklam
"Gözlerin ne renkti? Ya ellerin... Ellerinin bir rengi var mıydı?.."
"Anısız bir insan ne kadar yaşar ki, ya da ne kadar yaşamış sayılır. Her ömür bir kanıt ister..."
"Bir gün ben çocuk olucam olucam kanıma güller takıcam eskitip yüreğimi çarşılarda pazarlarda tanrıya şeker alıcam koparıp ellerimi kitaplardan nedenleri niçinleri sorucam"
Zekâi ÖzgerKitabı okuyor
"Başkalarının başına gelenleri sen yaşamıyorsun diye, kendine şükür elbisesi giydirilmiş mutluluklar kesip biçmekte ahlaki bir sorun yok mu?"
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.