BALIKÇI VE OĞLU
Önce belirtmeliyim ki, kitabı okurken ve bitirdiğimde Zülfü Livaneli bu kitabı filmini çekmek için yazmış diye düşündüm…
Bir kıyı kasabasında yaşanan bir dram. Bu dram, evlat sevgisi,göçmen sorunu ile birlikte kurgulanarak anlatılmış.
Çevre sorunları ile detaylandırılmış.
Kitapta Ernest Hemingway’in İhtiyar Balıkçı kitabına sık sık atıflar yapılıyor.
“Balıkçı ve Oğlu”kitabı da balıkçı bir ailenin hikayesi üzerine kurgulanmış…
Kitabın ana fikri; kitapta da yer bulan çok bildik bir hikayenin ana fikri denilebilir.
Hikaye şöyle:
Bir krallıkta ihtilal olur.Kraliçe bebeğini bırakıp kocasıyla birlikte kaçar, bakıcı kadın bebeği orada bırakmaya kıyamaz, alır götürür büyütür yetiştirir.Yıllar sonra işler düzelince kraliçe çocuğunu geri ister. Üvey anne ise çocuğu kendisinin kurtardığını emek verip verip büyüttüğünü,artık onun evladı olduğunu söyleyerek bu talebi kabul etmez.
Konu Süleyman Peygambere gelir oda “ortaya bir daire çizin” der. “Çocuğu buraya koyun, bir kolundan anası, öteki kolundan da üvey anası çeksin, çocuğu kim dairenin dışına çıkarıp yanına çekerse ona vereceğim” Ve sınav başlar. Çekiştirme esnasında çocuğun canının yandığını gören üvey anne çocuğun kolunu bırakır.
Süleyman peygamber “bu çocuk üvey ananın hakkıdır” der.”Onu gerçek anasından daha çok korudu parçalanmasından zarar görmesinden korktu, çünkü ona emek verdi, hayatta tuttu yetiştirdi. Artık gerçek anası odur.”