kemal sunal- sherlock holmes- şarlo..
Malatya Uluslararası Film Festivali kapanış gecesindeyiz. Fatma Girik, Erol Günaydın, Türkan Şoray, Ayşen Gruda yan yana oturuyoruz... Kapanış gecesini Ali sunuyor. Bir milletvekili sahnede konuşma yapıyordu. Konuşmanın bir yerinde coşkuyla sesiyle; ''Kemal Sunal Türkiye'nin Sherlock Holmes'udur.'' dedi. Erol Abi'den ''hık kık'' gibi bir ses çıktı. Ayşen sarsılıyor ama gülmüyor... Diğerleri önlerine bakarak atlatmaya çalışıyor krizi. ''Evet evet. Belki yurtdışında yaşasaydı bir Sherlock Holmes olurdu.'' İkinci tekrarda ben önüme baktım. Ali ile göz göze gelmemeye çalışıyordum. Salonda bir iki gülme sesi duyuldu. Aslında ''Şarlo'' demek istiyordu konuşmacı... Karakterleri karıştırdı, ama kendinden emin tavrı, coşkulu konuşması ile herkesin dikkatini çekti...
• Benim canımla senin canın birbirlerine öyle bağlanmışlar ki, bu halimizle biz, ister hayır olsun, ister şer, aynı renge boyanalım, birbirimizin aynı olalım! • Ey şuh, neşeli dilberim; ey rengimin, halimin aslı; ey yükümdeki şeker; ey şeker yükümden de tatlı ve güzel dostum! • Ey vuruşu sağlam ve yerinde; ey nükteli sözleri yarama merhem olan sevgili! Ben, tamamıyla yok olmuşum, kendimden geçmişim de, baştan başa sen kesilmişim " Arifane söylenmiş olan şu beyit, Hz. Mevlana'nın bu tamamlıyor:" • Ey güzel ay; ey ay yüzlü sevgili! Yüzünü gösterdikçe bizim komşumuz idin! Şimdi evi birleştirdik; komşuluktan çıktık, aynı evde oturuyoruz! • Sen, şimdi bir padişah gibi saldırışa geç, hücum et de, içerde senden başka ne varsa hepsi yok olup gitsin; "Allah çok büyüktür!" sırrı zuhur etsin!
Reklam
150 m²'lik, 135 m²'lik evlerde oturuyoruz. Salonlarımız 40 m² ama on kişi yan yana gelip cemaatle namaz kılamıyoruz.
Ne yapalım Vasya! Evlat, kesilmiş bir dilimdir. O kartal gibidir: Uçup geldi, gitmek istedi, uçup gitti; seninle ben ise bir ağaç kovuğundaki mantarlar gibiyiz, yan yana oturuyoruz ve yerimizden kımıldayamıyoruz. Senin için ben sadece ben hiç değişmeden kalacağım, sen de benim için öyle kalacaksın.
Trafikte oturuyoruz, ofis masalarımızda oturuyoruz, toplantılarda oturuyoruz, kanepede kucaklarımızda bilgisayarlarımızla oturuyoruz,. Günün her saatinde, bir saniye daha oturamayacak kadar yorulana kadar oturuyoruz.
Sayfa 145Kitabı okudu
Çıplak İsa, Nasıra'da marangoz çırağı idi; Zeytindağı’nın üstünden geçtiği zaman, altında, kendi malı bir eşeği vardı. Biz Kudüs'te kirada oturuyoruz. Halep'ten bu tarafa geçmeyen şey, yalnız Türk kâğıdı değil, ne Türkçe ne Türk geçiyor. Floransa ne kadar bizden değilse, Kudüs de o kadar bizim değildi. Sokaklarda turistler gibi dolaşıyoruz.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.