Belki yanılıyorum ama ben, insanlara 'kendin için birini yarat' dediklerinde, en güzeli, en kusursuzu, en iyiyi, en mükemmeli yaratmak isteyeceklerinden endişeleniyorum; böyle bir kusursuzluk ve mükemmeliyet, gecesi olmayan bir gündüz gibi sürekli aydınlığıyla insanı bıktırır diye düşünüyorum.
Kötülüğü olmayan bir iyilik sıkıcıdır bence.
İyiliği olmayan bir kötülüğün sıkıcı olması gibi.
Sanırım, Tanrı'yı muhteşem kılan, onun iyilik ve kötülük arasında tarafsız kalması, iyiliği yarattığı gibi kötülüğü de, kusursuzluğu yaratabildiği gibi kusuru da yaratabilmesidir.
Bizim 'kusursuzluk ve iyilik' düşkünlüğümüz yoktur onda.
Eğer Ovidius'un heykeltıraş Pygmalion'a bağışladığı güç bana da bağışlansaydı, sanırım, kusursuz biri yerine, sevdiğim kusurlara sahip birini yaratmak isterdim.
Bazı kusurları severim çünkü.
'Birini yarat' dediklerinde bizim hemen en muhteşemin peşine düşmemize karşın yarattığı milyarlarca insanda asla en mükemmele ulaşmayan, hayatın çekiciliğinin bu eksiklikte olduğunu bilen Tanrı'ya tek sitemim de bu olabilir zaten ben onun yarattığı kusurları severken onun kendi yarattığı kusurlardan şikayetçiymiş gibi durması.
Okuduğunuz eser sizi fikren yükseltir, içinizi iyi ve mert duygularla doldurursa, onun hakkında karar vermek için bu duygu yeterlidir.
Alexander Pope
Asıl iktidarın kitapta olduğunu gördükten sonra, hükümdarlar da kaleme sarılıp kitap yazmaya başladılar.
Alfred de Vigny
Kitaplar benim sevgili dostlarım, gerçek yol gösterenlerimdir; çünkü iki