Mazideki her şeyi özlüyorum. Kan bağı tuhaf bir şey. Yabancı biri söz konusu olunca yollarınızın ayrılmasıyla beraber her şeyi yitip unutulsa da, kan bağıyla bağlı olduğunuz kişilerin güzel, özlenilen tarafları daha çok hatırlanıyor.
Sabahın ilk ışıklarındaki bulutlar ilişti gözlerime. Loş bir griye çalıyordu tonları. Aysa parlıyordu. Bir dolunaydı. Parlaktı. Bulutlar sanki bir yarışın içinde üst üste binerek ayın önüne geçmek için yarışıyordu. Ayın ışığını mı kapatmak için bu çabaları yoksa elde edemeyecekleri bir yansımayı mı çalmak için? Bilmiyorlar mıydı parlaklığın bir izolasyon olduğunu. Parladın mı herkes seni ayrı görür seni dışlardı. Ne tuhaftır ki aynı şey zıddı için de doğrudur. Bulutların çabası faniydi. Değişimin bir parçası olan bir süreklilik içinde süzülürken bir kalıcılık elde etmek imkansıza yakındı. Bu da insanın çabalarına benzemez mi? Bir yeri bir mevki elde etmenin hazzı içinde yanıp tutuşurken günün birinde düşer ama bu bir son değildir hiçbir zaman. Ama bulutların aksine insan son olup olmadığına zihni içinde karar vererek ona göre bir hayat çiziyordu kendine. Kendini bir olguya inandırıp o kalıba göre şekilleniyordu. İnanç öyle güçlüdür ki benliğini kandırıp farklı benliklere bürünebilirdi insan. Son her zaman son değildir. Bir nokta bir bitiş değildir sadece, bir başlangıcın habercisidir. Her düşüşün bir yükselişi olduğu gibi her yükselişin de bir düşüşü vardır