Siddhartha Gautama, bugün bilinen ismiyle Buda ve Budizm
Siddhartha Gautama'nın, yani Buda'nın, ilk biyografileri, yaşamından yaklaşık altı yüz yıl sonra ortaya çıktı. Ancak, antik metinler ve arkeolojik bulgular, Buda'nın içinden çıktığı toplum ve onun öğretileri hakkında birçok şeyi açıklar.
Siddhartha Gautama, bugün Nepal sınırları içinde yer alan Sakya'nın eski küçük klan
Doğuş'ta, "insan kızları" ile eşleşen meleklerden söz edilir. Eski Yunan ve Roma'nın mitoloji
kültürlerinde, kadınlara boğa, kuğu, altın çeşmesi olarak görünüp onları gebe bırakan tanrılar vardır.
Eski bir Hıristiyan inanışına göre, felsefe yetisi insanın kendi hünerinin değil, iblislerle yapılan
yastık sohbetinin bir
Bununla birlikte, dünyayı anlamlandırmamız, düzenlememiz ve bilgilerimizdeki boşlukları doldurmamız açısından şemaların genellikle çok yararlı olduğunu da unutmamalıyız. Bir an için hiçbir şemanız olmadığını düşünün. Karşılaştığınız her şey size açıklanamaz, kafa karıştırıcı, daha önce eşine rastlamadığınız bir şey gibi gelseydi nasıl olurdu? Sinir sistemindeki trajik bir bozukluktan kaynaklanan Korsakov sendromundan mustarip insanlar işte tam da bu durumdadır. Bu bozukluk kişinin yeni anılar oluşturma yeteneğinin kaybolmasına ve karşılaştığı her durumu, daha önce benzer durumları defalarca yaşamış olsa bile, sanki hayatında ilk kez görüyormuş gibi değerlendirmek zorunda kalmasına neden olur. Bu durum bazen o denli rahatsız edici, hatta dehşet verici olabilir ki, Korsakov sendromu olan bazı insanlar yaşadıkları deneyimlere bir anlam verebilmekte bile büyük bir zorluk yaşarlar. Nörolog Oliver Sacks (1987) Thompson adındaki bir Korsakov hastasının durumunu şöyle anlatıyor:
"Hafızası yalnızca birkaç saniyelikti. Sürekli olarak dikkati dağılıyordu. Bellek kaybı nedeniyle sürekli büyük bir boşluğa düşüyor, ancak o bu boşlukları, hemencecik uydurduğu öykülerle ve her türlü hikâyeyle dolduruvermeye çalışıyordu. Akıntıda sürüklenme hissi ve bağdaşmazlıklar bir an için bile müsamaha gösterilecek, kabullenilecek gibi değildi -bunun yerine Mr. Thompson bilinçdışında aralıksız ve çabucak yarattığı öykülerle çevresinde sürekli olarak doğaçlama yeni bir dünya kurguluyordu..." çünkü bu durumdaki bir hastanın kendini (ve dünyasını) her an, tam anlamıyla, oluşturması gerekir (s. 109- 110; italikler özgün metinden)
Londra 2 Kasım 1950 sabahı bir haberle sarsıldı: Bernard Shaw öldü...
Londra Üniversitesi’nde o günlerde eczacılık öğrencisiydim. Gazete sayfaları, radyo ve televizyon programları Shaw’dan sözler, Shaw’dan anılar, Shaw’dan öykülerle dolup taşıyordu. Yazarlardan, ozanlardan yazılar; oyunculardan, filmcilerden açıklamalar; bilginlerle,
_Marki de Sade, kendisinden başka benzeri olmayan biridir. Hayatından ibaret bu acı deneyin en belirgin çizgisi, başkalarıyla arasında hiçbir bağ kurmamış olmasıdır. Sade, doğuştan hükümlü olduğu yalnızlığına öyle keskin, öyle aşırı erotik oyunlar doldurmuştur ki, suç ortakları bile ona karşı olmuşlardır. Kendine karşı bölünmüştü ve herkese