Dinimize göre bir yönetimin meşru sayılabilmesi için dört şart vardır:
Adalet, meşveret, liyakat, emr-i bi'l-mâruf ve nehy-i ani'l-münker...
Adaletini kaybeden bir idareye karşı isyan bile caiz görülmüştür. Adaletin dini, dili yoktur ve işi ehline vermemek de adaletsizliktir.
Meşveret yani istişare, biz bunu çok yanlış anlıyoruz. İstişarelerimizi dostlarımızla yapıyoruz. Eksiğini mi bilmek istiyorsun? Eksiğini seni seven ve seni kırmayacak insanlardan öğrenemezsin. Bir menfaatle sana bağlı veya senin emrin altında çalışanlarla istişare edemezsin. İstişare ettiğin adamın ahlâk sahibi, yani sözünün eri olması gerekir. "Efendim, bir gayrimüslim de ahlâklı olur mu?" Bu mânâda olur, sözünün eri ise olur. İstişare edilecek adamın istişare edilecek alanda herhangi bir menfaatinin olmaması gerekir.
Liyakate dayanmayan bakkal da devlet de çöker. Meselâ bakkalı olan bir adam, kasaya hesap kitap bilmeyen yeğenini koyuyor. Neden? Çünkü yeğeninin çalmayacağını, işi sahipleneceğini düşünüyor.
Liyakat ve sadakat ikiz kardeştir. Yan yanadır ancak sadakat, liyakatin biraz daha üstündedir. Neden? Lâyık olup sadık olmayan kişiden hain çıkar çünkü. Devletimizde ve toplumumuzda çok gördük. Belli alanlarda uzman isimler, öyle ahlâksız çıkıyor ki bulduğu her şeyi satıyor. Böyle olunca da bu kişilerin uzmanlığının bir değeri kalmıyor. Sadık ol ama liyakatin ile sadık ol! Lâyık ol ama sadakatinle lâyık ol! Bunlar birbirin den ayrılamaz kesinlikle.