Julia'nın yumuşak, güzel tenine dayanamayarak elini onun belinde gezdirirken, Julia cazibeli bir ser- zenişle uykusunda mırıldandı. Clay'in lanet elinin kendi bilinci vardı sanki, parmakları karnının deri- sinde dolandıktan sonra göbek deliğinin altına indi. Julia uykusunda döndü, ya da belki de poposunu ona yaklaştırırken uyanmaya
Bazı sevinçli sesler - ne garip
dinleyip karşılık verebilmen. Çamların altında
mızıka çalmayı öğreniyor bir işçi. Bir kadın
günaydın dedi birisine - öyle yalın ve doğal
bir günaydın ki,
sen de öğrenmek isteyebilirdin mızıka çalmayı
çamların altında.
Julia aralarında herhangi bir tuhaflık oluşsun istemiyordu. Clay ile sadece iyi zamanları, tatıyı isti- yordu. Birlikte geçirdikleri bu hafta sonu, nefis bir çö- reğin üzerindeki krem şanti gibiydi. Gerçek değildi ve bunda da hiçbir sorun yoktu. Julia kesinlikle çörekleri çok ama çok seviyordu ve tam şu anda bir ısırığa ihti- yacı vardı.
Yanında
"Günaydın.'' dedi heyecanla, "Uzun bir uyku oldu.
"Siz kimsiniz?" diye sordum korkarak,
"Ben neredeyim? Ne oldu? Onlar nerede? Onlar..."
dedim karmakarışık kafamdan birkaç isim çıkarmaya çalışarak,
"Uraz... Nisan, Eren, Bulut..."
Bu isimleri onlardan başkalarına söylemek öyle garip hissettirmişti ki neyin içinde olduğumu anlayamıyordum bile. Gözlerim böylesine bir aydınlığa alışık değildi, ruhum
da.
"Ben Beste. Doktor Beste Karman..." dedi kadı gülümseyerek yanıma gelirken
"Arkadaşların iyi, merak etme. Seni odana çıkardığımızda onları görebileceksin. Anneni ve babanı da."
"Annem ve babamı mı?" diye sordum şaşkınlıkla.
"Evet, elbette."
EFELYA'dan...
........
Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp:
“Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?”
“Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı.
“Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
Ben de kendi gökyüzümün gökkuşağını
göreceğim elbet. Hayatıma öyle bir yağmur yağdı ki bunun peşine düşmezsem sadece Islandığımla kalacağım. Ancak ben, gökkuşağımı görmek istiyorum! Göreceğim!..
Bu sabah uyandığımda
Hayallerimi yitirdim apansız
Gök kararmıştı sanki
Mavi camın ardında ölü bir kuş
Öyle ağlasam öyle ağlasam diyorum
Dostlar
Yarına hiç gözyaşı kalmasın
Pazar. Çevreye serpilmiş gülüşler gibi parlıyor ceketlerin üzerinde düğmeler. Otobüs gitti. Bazı sevinçli sesler - ne garip
dinleyip karşılık verebilmen. Çamların altında mızıka çalmayı öğreniyor bir işçi. Bir kadın günaydın dedi birisine - öyle yalın ve doğal
bir günaydın ki,
sen de öğrenmek isteyebilirdin mızıka çalmayı
çamların altında.
Ne bölme, ne çıkarma. Kendinden ötelere bakabilmek - sıcaklık ve dinginlik. "Yalnız sen"
olmak değil, "sen de" olmak. Küçük bir toplama,
basit bir aritmetik işlemi, kolayca kavranabilen,
bir çocuğun bile üstesinden gelebileceği, parmaklarını
ışıkta oynatarak
ya da mızıka çalmak o kadın duysun diye.