Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Julia'nın yumuşak, güzel tenine dayanamayarak elini onun belinde gezdirirken, Julia cazibeli bir ser- zenişle uykusunda mırıldandı. Clay'in lanet elinin kendi bilinci vardı sanki, parmakları karnının deri- sinde dolandıktan sonra göbek deliğinin altına indi. Julia uykusunda döndü, ya da belki de poposunu ona yaklaştırırken uyanmaya
Sayfa 208
Bazı sevinçli sesler - ne garip dinleyip karşılık verebilmen. Çamların altında mızıka çalmayı öğreniyor bir işçi. Bir kadın günaydın dedi birisine - öyle yalın ve doğal bir günaydın ki, sen de öğrenmek isteyebilirdin mızıka çalmayı çamların altında.
Sayfa 61 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Julia aralarında herhangi bir tuhaflık oluşsun istemiyordu. Clay ile sadece iyi zamanları, tatıyı isti- yordu. Birlikte geçirdikleri bu hafta sonu, nefis bir çö- reğin üzerindeki krem şanti gibiydi. Gerçek değildi ve bunda da hiçbir sorun yoktu. Julia kesinlikle çörekleri çok ama çok seviyordu ve tam şu anda bir ısırığa ihti- yacı vardı. Yanında
Sayfa 140
Öyle bir havada gel ki, Vazgeçmek mümkün olmasın.
Meyvahoşun arda bir sabahcı kahvesi Gün ağarmamıştı ama ben günaydın dedim işte sen öyle ışıklı bi yerdin.
"Günaydın.'' dedi heyecanla, "Uzun bir uyku oldu. "Siz kimsiniz?" diye sordum korkarak, "Ben neredeyim? Ne oldu? Onlar nerede? Onlar..." dedim karmakarışık kafamdan birkaç isim çıkarmaya çalışarak, "Uraz... Nisan, Eren, Bulut..." Bu isimleri onlardan başkalarına söylemek öyle garip hissettirmişti ki neyin içinde olduğumu anlayamıyordum bile. Gözlerim böylesine bir aydınlığa alışık değildi, ruhum da. "Ben Beste. Doktor Beste Karman..." dedi kadı gülümseyerek yanıma gelirken "Arkadaşların iyi, merak etme. Seni odana çıkardığımızda onları görebileceksin. Anneni ve babanı da." "Annem ve babamı mı?" diye sordum şaşkınlıkla. "Evet, elbette."
Reklam
EFELYA'dan... ........ Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp: “Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?” “Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı. “Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
Ben de kendi gökyüzümün gökkuşağını göreceğim elbet. Hayatıma öyle bir yağmur yağdı ki bunun peşine düşmezsem sadece Islandığımla kalacağım. Ancak ben, gökkuşağımı görmek istiyorum! Göreceğim!..
Yani nasıl söylemeli bilmem ki Öyle pırıl pırıl bir yüreği var ki Sizin için geldim der dünyaya
Günaydın...
Öyle bir sabahın var ki Yedi güneş su dökemez ellerine Yedi deniz, yedi orman, yedi rüzgâr...
Reklam
Gün ağarmıştı ama ben günaydın dedim İşte sen öyle ışıklı bir yerdin.
Bir sabah el değmedik şarkılarla Öyle bir geliş gelmiş ki dünyaya O kadar macera İnsanca yaşamak adına olmuştur
Yani nasıl söylemeli bilmem ki Öyle pırıl pırıl bir yüreği var ki Sizin için geldim der dünyaya
Günaydın
Bu sabah uyandığımda Hayallerimi yitirdim apansız Gök kararmıştı sanki Mavi camın ardında ölü bir kuş Öyle ağlasam öyle ağlasam diyorum Dostlar Yarına hiç gözyaşı kalmasın
Sayfa 14 - Aram YayınlarıKitabı okuyor
Anlamak
Pazar. Çevreye serpilmiş gülüşler gibi parlıyor ceketlerin üzerinde düğmeler. Otobüs gitti. Bazı sevinçli sesler - ne garip dinleyip karşılık verebilmen. Çamların altında mızıka çalmayı öğreniyor bir işçi. Bir kadın günaydın dedi birisine - öyle yalın ve doğal bir günaydın ki, sen de öğrenmek isteyebilirdin mızıka çalmayı çamların altında. Ne bölme, ne çıkarma. Kendinden ötelere bakabilmek - sıcaklık ve dinginlik. "Yalnız sen" olmak değil, "sen de" olmak. Küçük bir toplama, basit bir aritmetik işlemi, kolayca kavranabilen, bir çocuğun bile üstesinden gelebileceği, parmaklarını ışıkta oynatarak ya da mızıka çalmak o kadın duysun diye.
719 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.