Hiç kimsenin hiç birşeyini kıskanmadım.Ne parasını ne kültürünü ne mevkisini ne de eğitimini ki kendimden kültürlüsüyle de henüz tanışmadım ! Ama şu kahrolası yazarlar asabımı bozuyor...
Zülfü Livaneli anlatıyor.
“Cannes film festivalindeyiz, bir kahvenin terasında oturuyoruz. Önümüz ana cadde, ötesi kumsal ve deniz.
Caddeden iki yana yıkıla yıkıla, sarı sakallı, yırtık ceketli, gözleri baygın baygın bakan bir Fransız berduşu geliyor, bize yaklaşıyor ve para istiyor.
Sabah sabah öyle bir alkol kokusu geliyor ki adamdan anlatamam. Masada kalabalığız, gazeteci arkadaşlarımız var.
Yaşar abi adama cömert bir bahşiş veriyor, adam 'Mersi' diyor.
Bu sırada bir arkadaş sarhoşa Fransızca 'Bu mösyöyü tanıyor musun?' diye soruyor, sonra ekliyor 'Yaşar Kemal.'
Ben içimden 'amma da soru ha' diyorum, sokakta yatıp kalkan adam nerden tanısın Yaşar Kemal’i?
Sarhoş ileri geri sallanarak gözlerini kısıyor, Yaşar abiye bakıyor bakıyor, sonra ağzından şu kelimeler dökülüyor:
'Memed le bandit.'
Yani 'Eşkıya Memed.'
Ağzımız açık kalıyor."