Eğer iyi olanı yapmak, bilmek kadar kolay olsaydı, köy kilisesi katedrale, yoksulun kulübesi de kral sarayına dönerdi. Ben papaz diye, kendi öğüdünü dinleyene derim. Yirmi kişiye birden kolayca davranış dersi verirdim, ama o dersi alacak yirmi kişiden biri olmaya gelince iş değişir. İnsanın beyni, kanını dizginleyecek yasalar koyabilir;ama kızışmış tutkular soğuk kuralların üstünden atlayıp geçecektir. Gençlik çılgınlığı da böyle bir tavşandır işte: Topal nasihatin ağının üstünden atlayıverir.
Sayfa 24
“Vazife diye üstüme aldığım bir şeyi kolayca silkip atabilecek mayada bir insan değilim... Ümit olsa da olmasa da sonuna kadar dayanmaya mecburdum. Ne yapalım bizi öyle yetiştirdin. 'Gemisini kurtaran kaptan,' diyebilecek bir adam olsaydım bu olanlar olmazdı.”
Sayfa 122 - İnkilâp KitabeviKitabı okudu
Reklam
Çocuklar her şeyi hisseder.Bu gibi durumları çevrelerindekilerin sandığından çok daha iyi algılarlar.Böyle birdenbire incitilmek, terk edilmek, istenmemek, kimsesiz kalmak, bu kolayca kabullenilebilecek bir durum değil. Sanırım bu durum onların üzerinde bir hayli kötü etki bırakmıştır. Ne para, ne konforlu bir yaşam, ne iyi bir tahsil, ne garantili bir gelir, ne de iyi bir işe yerleştirilme, hiçbir şey bu yapılanı bağışlatmaz, 'istenmeme' hissini yok edemez.
Sayfa 155Kitabı okudu
Atatürk hiçbir zaman dine karşı olmamıştır. Onun mücadele ettiği, din maskesi altında insanların sömürülmesi, dini kullanarak kendine makam, mevki ve çıkar sağlayarak dini yozlaştıranlardır. Onun gerçek anlamdan neden şikayetçi olduğu hususu, 16 Mart 1923’te Adana’da Türk Ocağı’nda esnaf ve sanatkarlarla yaptığı konuşmasında ortaya çıkmaktadır: “Bizi yanlış yola sevk eden habisler, bilirsiniz ki büyük ölçüde din perdesine bürünmüşler, saf ve nezih halkımızı hep şeriat sözleriyle aldatagelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz. Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırdılar. Halbuki elhamdülillah, hepimiz Müslüman’ız, hepimiz dindarız. Artık bizim dinin icabını öğrenmek için şundan bundan derse ve akıl hocalığına ihtiyacımız yoktur. Analarımızın babalarımızın kucaklarında verdikleri dersler, bize dinimizin esaslarını anlatmaya kafidirler. Buna rağmen hafta tatili, dine mugayirdir gibi hayırlı ve akla, dine muvafık meseleler hakkında, sizi iğfal ve idlale çalışan habislere iltifat etmeyin. Milletimizin içinde hakiki ve ciddi ulema vardır. Milletimiz bu gibi ulema ile müftehirdir. Onlar, milletin emniyetine ve ümmetin itimadına mazhardırlar. Bu gibi ulemaya gidin: Bu efendi bize böyle diyor, siz ne diyorsunuz deyiniz. Fakat suret-i umûmiyede buna da ihtiyaç yoktur. Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir miyar vardır. Bu miyarla hangi şeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz.”
Kelimeyi tanımlayalım. Empati ile, birinin hissettiğinin aynısını hissemek kapasitesini kastetmiyorum. Bu sempatidir. Sempati oldukça popülerdir, ancak bana göre fazla önemsenmektedir. Empati ile yu­muşak, anlayışlı bir şekilde davranmayı kastetmiyorum.Bu destektir. Destek de oldukça değerlidir ve önemsenir. Öyleyse empati ne? Empati diğer insanların düşünce ve güdülerini doğru bir şekilde kavrama yeteneğidir, öyle ki insanlar "Evet, işte bu tam benim geldiğim yer" diyeceklerdir. Bu sıradışı bilgiye sahip oldu­ğunuzda, diğer insanların hareketleri hoşunuza gitmese de niçin öyle davrandıklarını kızmadan anlayıp kabul edebilirsiniz. Hatırlayın, öfkenizi yaratan aslında kendi düşünceleriniz, diğer ki­şinin davranışı değil. Şaşırtıcı şey şu ki; diğer kişinin niye öyle davran­dığını anladığınız anda, bu bilgi sizin öfke üreten düşüncelerinize bir sınır koyma eğilimine giriyor. Peki empati sayesinde öfkeyi ortadan kaldırmak o kadar kolaysa, niye insanlar her gün birbirlerine kızıyorlar? Yanıtı şu, empatinin kaza­nılması zordur. İnsan olarak bizler kendi algılarımızla donatılmışız ve otomatik olarak insanların yaptıklarına anlamlar yüklüyoruz. Diğer in­sanın kafasının içine girmek çok çalışma gerektirir ve çoğu insan bu­nun nasıl yapılacağını bile bilmiyor.
Tozu silkelerdin giderdi, pisliği yıkayıp temizlerdin ama kırdığın bir kalbin telafisi öyle kolayca mümkün olmuyordu.
Reklam
1.000 öğeden 641 ile 650 arasındakiler gösteriliyor.