Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Ne söylüyorsun Gandalf?" diye sordu Pippin. "İrfan Tekerlemeleri'nin bazılarını aklımdan geçiriyordum, diye cevap verdi arif. "Hobbitler galiba bunları unutmuşlar, hatta bir zamanlar bildiklerini bile." "Hayır, herkes değil, dedi Pippin. "Üstelik kendimize ait de birçok tekerlememiz var, ama belki onlar
Suç, belki çok acı gelecek ama, Onu çok seven anasıyla babasında!
İpin ucunu kaçırır, azarsan böyle, Boyun eğeceksin başına gelenlere. Ama dostlar, düşünüyorsunuz belki de Ona yaptıklarımız doğru mu diye, Bütün suç Veruca Salt'ta mı acaba, Hiç suçlu yok mu ondan başka? Evet, ondan şımarığım görmedi kimse, Ama kim bu kadar şımarır durduk yerde? Öyleyse kim şımarttı bu kızı böyle, Kim peki dedi her saçma isteğine? Kim yüz verdi bu kafasız kıza, Kusur kimde, suçlu kim acaba? Sakın öyle uzaklara bakmayın, Suçluları kızın yanında arayın! Suç, belki çok acı gelecek ama, Onu çok seven anasıyla babasında!
Reklam
Bana öyle geliyor ki biz bütün rengimizi sevgiden ve sevgisizlikten alıyoruz. Kalp mi, gönül mü, bazen şaşırıp kalıyorum bu hazineye isim vermekte. Biliyor musun, insan tanrısını içinde taşıyor ama hep uzaklara dua ediyor.
İçinde virüs olan bir insan niye hapşırır, niye bu kişilerin burnu akar hiç düşündünüz mü? Yani virüsün buradaki amacı ne olabilir ki? "Dur ben şu adamın sümüğünün akmasına neden olayım da çevresine iyice rezil olsun" mu demek ister? Yani sizinle ve ucu inceden kızarmış burnunuzla ne gibi bir sorunu bulunmaktadır? Aslına bakarsanız, virüs ya da bakteri sizin vücudunuzda belirli bir sayıya ulaştığında artık tek bir derdi vardır. O da kendisine yayılabileceği başka bir vücut bulmaktır. Başka hiçbir dertleri yoktur. Bilhassa da virüslerin... Amaç çoğalmak, yayılmak ve yok etmek üzerine kuruludur. Tek derdi çoğalmak ve yok etmek olan virüs, vücudunuzda yeterli sayıya ulaştığında, diğer insanlara bulaşabileceği en temel mekanizmaları harekete geçirmeye başlar. Vücudunuzdaki bazı salgıları artırır ve bu salgılarla beraber dış dünyada kendisine hedef olacak yeni vücutlar arar. Hapşırmak bir virüsün mühendislik harikasıdır. Adeta sizin ağzınızı bir fırlatma rampası olarak kullanır. Düşünsenize, burnunuzda öyle bir kaşıntı ve hissiyat yaratır ki virüs için ışık hızı kadar yüksek sayılabilecek bir hızla kendisini etrafa fırlatmanızı sağlar. Yani hapşırmak bir virüsün daha uzaklara gidebilmesi için, yani kendi kirli emelleri için, sizin vücudunuzu kullanmasından başka bir şey değildir. Eğer virüs tarafından kullanılmak sizi çok rahatsız ediyorsa yapacağınız şey çok basit; bir kâğıt mendilin içine hapşırın. İşte bu basit önlem, bir virüse atılabilecek en güzel kazıktır. Kendisi sizi hapşırtarak yeni bir vücuda yelken açacağını hayal ederken, bırakın da kâğıdın emici kuvvetinde hapsolsun, kalsın.
Sayfa 257Kitabı okudu
Kıyamam ki diselerine hepsini aldım buraya
SİZ AŞKTAN N'ANLARSINIZ BAYIM? Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Alt katında uyumayı bir ranzanın Üst katında çocukluğum ... Kağıttan gemiler yaptım kalbimden Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı. Aşk diyorsunuz, limanı olanın aşkı olmaz ki bayım! Allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca Havı dökülmüş yerlerine yüzümün Büyük bir
Dağlar ve uçurumlar da insanın gönlüne ferahlık veren şeyler değildir. Onlar da üstümüze yürüyen bir vahşi hayvanın dişleri ve pençeleri gibi korkulu, belalıdır; aczimizi öyle yüzümüze vururlar ki, hep ölüm tasası içinde yaşarız. Kayalıklar ve uçurumlar üzerindeki gök de sanki insanları bırakıp uzaklara gitmiş, erişilmez bir ülkedir.
Reklam
içimden öyle geliyor. ben de gülümsedim biliyor musun, dedim büyükler bunu söylemek için bin tane kitap okuyor yine de söyleyemiyorlar.
Komşunun kölesi bir bardak kırmış olsa onu ya- uştırmak için bunun bir kaza olduğunu söylersin. O halde senin bardağını kırdıkları vakit de komşunun bardağı kırıldığı zamanki kadar sessiz olmalısın." "Hayatta bir şölende gibi davranman gerekir. Bir ye- mek tabağı sana kadar geldiğinde elini kibarca uzata- rak ölçü ile bir parça al. Önünden kaldırırlarsa tekrar almak isteme. İsteklerin uzaklara gitmesin, tabağın kendi yanına gelmesini bekle!" "Hiçbir şey için 'Onu kaybettim!' deme; 'Onu geri verdim!' de. Çocuğun mu öldü? Onu geri verdin. Karın mı öldü? Onu da geri ver- din. Tarlanı mı elinden aldılar? İşte yine bir geri verme. -Ama onu elimden alan kötü bir adamdı!- Onu sana verenin şu ya da bu elle geri almasının ne önemi var!" "Bir piyeste rejisörün sana verdiği rolü oynayacak bir aktörsün. Senin bir dilenci rolü oynamanı istiyorsa elinden geldiği kadar iyi oynaman gerekir. Gücünü aşan rolü üzerine alırsan, bu rolü iyi oynayamadığın gibi yapabileceğin rolü de bırakmış olursun." "Olayların dilediğin şekilde gelmesini bekleme, nasıl geliyorlarsa öyle gelmelerini iste, böylece her zaman mutlu olursun!" "Bir çömleği seviyorsan, topraktan yapılmış bir çömleği sevdiğini bil. Kırılırsa üzülmezsin!"
Sayfa 220
Tek derdi çoğalmak ve yok etmek olan virüs, vücudunuzda yeterli sayıya ulaştığında, diğer insanlara bulaşabileceği en temel mekanizmaları harekete geçirmeye başlar. Vücudunuzdaki bazı salgıları artırır ve bu salgılarla beraber dış dünyada kendisine hedef olacak yeni vücutlar arar. Hapşırmak bir virüsün mühendislik harikasıdır. Adeta sizin ağzınızı bir fırlatma rampası olarak kullanır. Düşünsenize, burnunuzda öyle bir kaşıntı ve hissiyat yaratır ki virüs için ışık hızı kadar yüksek sayılabilecek bir hızla kendisini etrafa fırlatmanızı sağlar. Yani hapşırmak bir virüsün daha uzaklara gidebilmesi için, yani kendi kirli emelleri için, sizin vücudunuzu kullanmasından başka bir şey değildir
Kimse bir gün gözlerimi sevmiyecek, biliyorum Kimse bir gün kimseyi sevmiyecek, korkuyorum Bir yaşlı kadın en erkek boyutunda Kendisiyle çiftleşecek kaç kere yalnız Kaç kere yalnız, kaç kere şaşırmış, bitkin kaç kere Bir ölgün ses bulacak sesinden çok uzaklara Vardır ya, hani bir yer, uzakta pek uzakta Ölüm mü? - yok canım, çok sesli bir evrende çok erken daha Üstelik bilmiyoruz da, doğrusu bilmiyoruz, ölüm mü, bunu hiç bilmiyoruz Diyoruz: yaşasak çıkmazları, sevişsek olmıyanlada Tavşansı sıçramalarla bitirsek şu ormanı Böylece, niye olmasın, işte bir orman daha Sanki bir gölgeye geldik; yorulduk, acıktık, susadık biraz Ve doyduk, ve içtik, ayıldık bir anlam da Ayıldık ve sorduk, baktık ki hep ormandayız Kaç kere ölmemişiz, kaç kere sormamışız, bu kaçıncı dalgınlığımız Yani kaç sesli bir evrende kaç kere yalnız Ne ölmek, ne anımsamak! sadece yaşamakla Tam öyle gibi ... Demeyin: eh, biraz yorulsak da Demeyin, sakın haa, yok şu kadarcık bir şey insanın sonsuzunda Şu kadarcık bir şey - öyleyse ... yani biz şimdi ne yapsak acaba Biz şimdi ne yapsak, biz şimdi ne yapsak, biz işte biraz bilmiyoruz ya Diyoruz: yaşasak çıkmazları, sevişsek olmıyanlarla.
Pdf
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.