Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kâlu belâ-Kader- Tevafuk..!!!?¿
♤Yeryüzü şartlarında hiç karşılaşmamış iki kişi... Karşılaşmaları hiçbir hesaba göre imkân dâhilinde görünmeyen şartların çevrelediği bir yaşantı parçası... ... Onları kim buluşturabilir? Onlar, binlerce kilometre uzakta birbirini görmeden yaşamış olsa bile, sesin öylesine düzenlenmiş bir ortak tınısı var bulunuyor ki, o tını, bu iki insanın iletişim kurmasını sağlıyor.
Ölüm denen sey neydi? Bunun yanıtını öyle gösterişli sözlerle veremezdi: O bu yanıtı içinde hissediyordu. O ona bütün benliğiyle sahipti. Ölüm bir mutluluktu öylesine büyük bir mutluluktu ki, ona ancak Tanrı'nın izniyle kavuşulabilirdi, o son derece acı veren yanlış yola sapmaktan bir geriye dönüş, ağur bir yanlışın düzeltilmesi, en korkunç zincirlerden ve engellerden kurtuluştu. Yaşamın sona ermesi ve bedenin parçalanması mı? Böyle boş kavramlardan korkanlara gerçekten acmak gerekirdi! Neydi sona erecek olan ve neydi parçalanacak, parça parça olacak şey? Senin su bedenin... şu kişiliğin ve karakterin, hantal, inatçı, kusurlu ve her türlü nefrete layık bu "engel, başka bir şey, daha iyi bir şey olma engeli"! Her insan bir hata, bir yanlış davranış değil miydi? Dünyaya gelir gelmez sıkıntı ve üzüntü içinde geçecek bir esaret zincirine bağlanmıyor muydu? Hapishane! Hapishane yaşamı! Her yerde zincirler ve engeller bekliyor insanı! insan, kişiliginin demir parmaklı penceresinden çaresizce bakar kendisini çepeçevre saran bu hapishane duvarlarına, ta ki ölüm gelip onu evine ve özgürlüğüne çağırıncaya kadar...
Reklam
Bütün karıncalar birleşip bana bir sırça saray yapacaksınız. Sırça saray şu yüce dağın tepesinde olacak, dünyanın öteki ucundan da gözükecek. Bu saray öylesine parlak olacak ki, dünya onun şavkindan gece bile ışıldayacak, ortalık gün hiç batmamis gibi olacak. İçine bin, iki bin, beş bin, on bin fil girecek ama bu saray çökmeyecek.
Bir oğlum olması çok ilgisini çekti; sanki beni daha gerçek, daha elle tutulur biçimde algılayabiliyordu. Şimdiye kadar onun gözünde, gizli işler çeviren gizemli biri, kendi yaşamı olmayan bir adamdım. Birdenbire gerçek bir kişi oluvermiştim. Bir öğrencinin cumartesi akşamı sinemada fen hocasıyla karşılaşmasına benziyordu bu. Öğretmenin de herkes gibi bir insan olduğunu, bir karısı, iki çocuğu olduğunu ve patlamış mısır yediğini keşfetmek şaşırtıcıdır. İnsanları yalnızca tek yönleriyle, bizimle ilintili yanlarıyla tanımaya öylesine alışmışızdır ki, gözden kayboldukları anda onları yok sayarız.
Sayfa 193Kitabı okudu
Günaydın! Yeni gününüze bir şiir armağan ediyorum:
Sabah, bir yeni dünya gibi geliyorsun; Öylesine süslü, öylesine sadesin ki. Sen o kadar güzelsin ki sabah, O kadar güzelsin ki…
Özdemir Asaf
Özdemir Asaf
öylesine tek başınaydım ki cebimdeki saatin tik tak sesini duyabiliyordum
Reklam
me
öylesine duyarlıydım ki birinin ağladığını ya da acı çektiğini gördüm mü benim de gözlerim yaşlarla doluyordu.
Yıldızları öylesine çok sevdim ki karanlıktan korkmuyorum.
“Anlamayana anlatmayın, görmezden geleni görmeyin, her şeyinize sağır olan birini hiç duymayın. Hiçbir şey ifade etmediğiniz kimselere büyük anlamlar yüklemeyin. Yalnız da kalsanız öylesine vakit geçirilen biri olmaktan kendinizi kurtarmış olursunuz. Önceliğiniz kendiniz olsun.”
"yetişkin olmak her şeyden önce, dışarıdan gönderilen mesajlara karşı bilinçli olmak ve neyin gerçekten bir anlam ifade ettiğini, neyin öylesine bir girişimden ibaret olduğunu çözmek ve araya buna uygun mesafeyi koymak demektir.."
Sayfa 46 - ayrıntı
Reklam
Öylesine 'sağlıklıyız'ki, kendimize yolda rastlasak tanıyamayız, çünkü karşımızdaki bizi korkutan bir kendiliktir.
‘’ Bazen aklım almıyor; onu yalnızca ben, hem de öylesine içten, öylesine dolu dolu severken, ondan başka hiçbir şey görmez, bilmezken, ondan başka hiçbir varlığım yokken, nasıl olur da onu bir başkası da sever, sevebilir? ‘’
(...) insan Türk olduğunu Türkiye'de iken anlamıyor ve kendisini diğer insanlar gibi hissediyordu. Farklılıkları, birey özellikleri olan bir insan. Ancak yurtdışına çıktığı zaman anlıyordu ki Batı'nın gözünde iyi Türk-kötü Türk ayrımı bile yoktur, sadece Türk vardır. Öylesine baskın bir damgadır ki bu, bütün kişisel özelliklerinin üstüne çıkar, onları boğar, kişiliğini öldürür.
“Bazen öylesine acı çekiyorum ki, üzerime çöken bu ağırlığın altına nasıl olup da ölmediğime şaşırıyorum.” Paul Auster
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.