Anlamlı ve güzel bir hikaye. Uzun bir hikaye.. Papatya ve yakamoz..
Papatya Yakamoz'un yazdıklarından çok etkilenmişti. Bu nasıl sevmek böyle, Yarabbi, diyordu kendi kendine. Normal bir insan hiç böylesine bir yorumlama yapabilir miydi? Hoş, Yakamoz'a bunları yazdıran yegane güç, yegane ilham kendisinin de belirttiği üzere Aşktı. Zaten öyle değil midir, şiirden en çok nefret edenlerimiz bir kere
Papatya& Yakamoz [9-13]
Papatya Yakamoz'un yazdıklarından çok etkilenmişti. Bu nasıl sevmek böyle, Yarabbi, diyordu kendi kendine. Normal bir insan hiç böylesine bir yorumlama yapabilir miydi? Hoş, Yakamoz'a bunları yazdıran yegane güç, yegane ilham kendisinin de belirttiği üzere Aşktı. Zaten öyle değil midir, şiirden en çok nefret edenlerimiz bir kere
Reklam
245 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
"İnsan" Olmak
* evet tabii ki spoiler içerir _Okurken bazen kendimden geçtiğim hayretler içerisinde gülümsediğim... Maslow'un tabiriyle doruk deneyimler yaşadığım bir kitaptı Neden mi? Hemen izah etmeye başlıyorum... Diyor ya hani Bahtiyar Vahapzade: "Kalbin gözü yanmazsa, görünmez göze Allah" youtu.be/hWEM9KHWlkA?si=... Bir
İnsan Olmanın Psikolojisi
İnsan Olmanın PsikolojisiAbraham Maslow · Kuraldışı Yayıncılık · 2020789 okunma
Doğa açısından insanın tek önemi türünü devam ettirmesi Joseph Campbell Bu yüzden çocuğu olduktan sonra bir insan doğa bakımından ölü sayılır diyor ne acı değil mi . Dostluğun insancılığın sanatın ve bilimin kalıcı değer ölçülerini vurguluyor bunca tedirginlik ve kıvranma içinde huzur bulabilmeni tek yolu bu ölçekte düşünebilmek . Sürüden ayrılan
10/10 puan verdi
·
Liked
''Yazdıkların şiir değilse kalsın” … “Aklınla yapayalnız baş başa Nice alevli geceler geçtin” … “Sen sevgileri göğüsle ve ne olur anla” Cahit Zarifoğlu Şair Cahit Zarifoğlu ile yaşamları boyunca yolları uzun kesişenlerin kendilerini bahtlı saymaları için çok esaslı nedenler var. Eğer bu kişiler, şiirin bir Müslüman için yirminci
Şiirler
ŞiirlerCahit Zarifoğlu · Beyan Yayınları · 20214,022 okunma
Arife Günü
Arefe gününde bir taze mezar Öylesine boynu bükük, yalnız, çaresiz... Yönelmiş bir köşede tek başına Allah'a Dokunsam doğrulacak sanki altında yatan Toprağı nemli daha. Ve bir adam çömelmiş mezarın baş ucuna Bir elinde buruşuk bir beyaz mendil Diğerinde açılmış Kur'an-ı Kerim Okuyor mu, ağlıyor mu hiç belli değil. Ah sormayın kimdir bu bayramlara çıkmaya Acısı içimde ayrı bir gamdır. 0 toprakta yatan kız kardeşimdir. Kur’an okuyan babamdır. Yavuz Bülent Bakiler
Reklam
Rainer Maria Rilke
Birinci Ağıt Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
Zihni uyanık olduğu her an doluydu. Her şeye içinden bir akan, her şeyin de bir resmi vardı. Bu çokluk onu memnun ediyor, yalnızlığı hemen hiç duymuyordu. Öylesine bir yokuşu tırmanır ve sağa sola bakınırken, aşağıya iner bir parktan geçerken, bir ağacın altında biraz soluklanıp dinlenirken, başını kaldırıp daha uzağa, karşı kıyılara bakarken hiçbirinde yalnız değildi. Kelimeler, cümleler, tasvir ve hikâyeler, bunların içinde kendisi, üst üste eklenen rulo halini alan görüntüler hep bunların kalabalığı ile çevriliydi. Sadece bazı çok tehlike ya da içine dehşet olarak düşen mutsuzluk anlarında bütün kalabalığın içinden çekildiğini ve park resmi, yokuş resmi, sokak resmi gibi bir şeyin içinde bir başına durduğunu anlıyordu. O vakit anladığı ve gördüğü teklikte de bir özdeşleşme olmadığından dehşeti de tehlikeyi de sanki dışında duyuyordu. Öyle zamanlar kendi ile içli dışlı olduğu, kendini bir arkadaş çevresi gibi sardığı zamanlardan farklı olarak tüm zamandan, zeminden hatta uzaydan ayrı ama ağrı ve acıdan da ayrı, mutsuzluk ve kederden de ayrı bir boşlukta sanki semada kendince salınan bir cisim gibi duyuyor ama bu hali pek uzun sürmüyordu. Tekrar yerine gelirken arkasından iplik iplik uzanan kopmayan bir zaman ve gördüklerinin uzayıp sünen, geldikleri yere uymayan haline şaşıyordu. Tek bir karenin içinde zamanlar parçacıklar halindeydi ve taşınmaya kalktıklarında geldikleri yere uymuyorlardı.
387 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.