Biz yetişkinler bugün çocukların ve gençlerin odaklanmakta ve dikkat göstermekte zorlanır göründüğünü fark ettiğimizde bunu bıkkın, bezgin bir üstünlük duygusuyla ifade ediyoruz genellikle. Bunun içerimi şu: Yeni neslin haline bak! Biz onlardan daha iyiyiz, değil mi ama? Niye bizim gibi olamıyorlar? Ama öğrendiğim onca şeyden sonra çok farklı düşünüyorum artık. Çocukların ihtiyaçları var ve o ihtiyaçları karşılayacak bir ortam yaratma görevi biz yetişkinlere düşüyor. İçinde bulunduğumuz kültürde bu ihtiyaçları çoğu zaman karşılamıyoruz. Serbestçe oyun oynamalarına izin vermiyoruz; ekranlar yoluyla etkileşime girmek dışında yapacak pek bir şeyin olmadığı evlere kapatıyoruz onları; eğitim sistemimiz de onları köreltiyor ve sıkıyor. Çocukları enerji çöküşleri yaratan, içerdiği uyuşturucu benzeri katkı maddeleriyle hiperaktifleştiren, ihtiyaç duydukları besin maddelerini içermeyen gıdalarla besliyoruz. Beyni bozan kimyasallara maruz bırakıyoruz onları. Sonuçta dikkat göstermeyi öğrenmekte zorlanmaları onların kusuru değil. Onlar için inşa ettiğimiz dünyanın kusuru.
Aristoteles’in Poetika’sında komedya türünden ne kadar az söz edildiğini, birçok kuramcı ve eleştirmenin de daha çok tragedya türü üzerinde durduklarını göz önünde bulundurursak; Henri Bergson’un bu çalışması önemli bir yerde.
Başlangıç olarak Henri Bergson’dan bahsetmemiz önemli. Çünkü onun ‘gülme’ ve ‘komik’ çözümlemesi felsefi yaklaşımıyla
"Bir yerde okumuştum ,sürekli televizyon seyretmek, internette oyun oynamak veya sosyal medyaya takılmak insanı kendinden ve hayatından uzaklaştırır, yaşama sevincini azaltırmış.Ya da yaşama sevinci azalanlar bunlara yönelirmiş."