Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Bu doğru ama sizde farklı bir şeyler var leydim. Diğer prensesler gibi değilsiniz. Tanıdığım hiçbir soylu kızına benzemiyorsunuz." Bir darbe daha. Bu kez sırtıma indi ve nefessiz kalarak iki büklüm kalmama sebep oldu. Göğsüme saplanan acıyla çok kısa bir süre geri çekildim. "Bunun bir iltifat olması mı gerekiyor?" diye sordum
Sayfa 323 - Ekim 2023, İndigo YayıncılıkKitabı okudu
OYUNLARIM ÜSTÜNE
Birçok şey borçluyum demek her şeyi borçluyum demek değil. Nisan - Haziran 1962 Moskova [Ekber Babayef, ‟Nâzım Hikmet, Bütün Eserleriˮ, 1969, Cilt V, s. 5-17]
Sayfa 329 - Yapı Kredi Yayınları (8. baskı)
Reklam
ŞASUSA
Bir avuç toprak kenarında Kendi ırmağımda, yalnız, oturdum Kımıltılar toprak oldu Ve topraklar kayarak döküldü parmaklarımın arasından Hiçe benzemişsin! Toprağın soğukluğuna bırak yüzünü Kendi doruğumu kaybetmişim. Korkuyorum, bir sonraki andan; ve duygularıma açılan şupencereden. Bir yaprak düştü elimin
OYUNLARIM ÜSTÜNE
(..) Bir gün Fuat Bey'in köşkünde bahçede oturuyorduk. Fuat Bey, karısı ve beş altı yaşındaki oğulları. Oğlan bahçedeki bir çukuru koşa koşa atlamaya çalıştı bir iki kere, ama her keresinde çukurun başında irkilip durdu. Anası oğlanın yanına gitti. - Atla, dedi. Mademki atlamak istedin, geri dönmek olmaz. Oğlan: - Korkuyorum, anne, dedi. Ana: - Korkaklık kadar ayıp şey yok bu dünyada, dedi. Atla. Atlayamazsan düşersin çukura, canın yanar, zarar yok, bir kere daha atlamaya çalışırsın. Atla.. Ve oğlan atladı çukuru. (..)
Sayfa 275Kitabı okudu
OYUNLARIM ÜSTÜNE
(..) Yıllardan yirmi sekiz, yirmi dokuzdu sanırım, İstanbul'da evimde hasta yatıyordum. Arkadaşlar tevkif edilmişti. İstanbul'da Polis Müdürlüğü'nde çıplak göğüsleri cıgara ateşiyle yakıldıktan, tabanlarının derisi sopayla soyulduktan, koltuk altlarına kaynar yumurta konduktan sonra yargılanmak için İzmir'e gönderilmişlerdi. Alabildiğine öfkeliydim, kederliydim, alabildiğine hastaydım ve meteliksizdim. Kapım açıldı, büyük Türk rejisörü Ertuğrul Muhsin girdi içeri. Modern Türk tiyatrosunun belli başlı kurucularından biri olan, Türk tiyatrosunda modern tiyetro disiplinini , hele Rus-Sovyet tiyatrosununkini gerçekleştiren Muhsin, Stanislavski'nin Meyerhold'un hayranlarındandı. Sovyetler Birliği'ne birkaç kere gelip gitmişti. Dostumdu. ''Hazır piyesin var mı.?'' dedi. ''Var,'' dedim. Oysa yoktu. ''Bir haftaya kadar verirsen sahneye koyabilirim,'' dedi. ''Olur,'' dedim. O günkü antikomünist terör havası içinde benim bir piyesimi, İstanbul'un biricik gerçek tiyatrosunda oynamak isteyişine şaşmadım. Dostumdu. Ben dostluğa inanırım. Muhsin gittikten sonra, bir hafta içinde ne yazabilirim diye düşündüm. Aklıma polisin eline geçip yitirilmiş 'Kafatası' piyesimin konusu geldi. Yalnız maddi değil, manevi değerleri de mal yapıp pazara çıkaran kapitalizm.. (..)
Sayfa 272Kitabı okudu
OYUNLARIM ÜSTÜNE
(..) Bir roman yazıyorum. Pravda'nın 1924 yılı koleksiyonunu gözden geçirmem gerekiyor. Evveli gün şöyle bir habercik okudum: ''12 Şubat'ta, Kranso -Presnenski Kalyayef işçi tiyatrosunun salonunda KUTV öğrencileri Mustafa Suphi ve 16 arkadaşının öldürülmelerini anan bir gece tertipledi. Gecenin resmi tören bölümünden sonra Türk dramkolu , Meyerhold tiyatrosunda çalışan Ek Yoldaşın sahneye koyduğu ve kollektif üyelerinden Nâzım Yoldaşın yazdığı ve bütün kollektifçe işlenen bir piyesi oynadı. (..) Piyes milli kılıklarla oynandı. Sahneye konuş lakonikti. Salon çeşitli milletlerden, Türkçe bilmeyen seyircilerle dolu olduğu halde oyunu çok büyük bir ilgiyle karşıladı. 12 Mart 1924 tarihli ''Pravda'' gazetesinde çıkan bu birkaç satır bu yazımda kullanacağım biricik belgedir sanıyorum. (..)
Sayfa 268Kitabı okudu
Reklam
OYUNLARIM ÜSTÜNE
(..) İlk opereti yine İstanbul'da Birinci Dünya Savaşı içinde, 1915'te sanırsam, seyrettim. Bu bir Avusturya operetiydi. İstanbul'a turneye gelmişti. Baş aktrisi Miloviç adında, belki Avusturyalı, belki Macar, ama, hâlâ gözümün önünde, çok pembe, çok ak, çok sarışın, iriyarı, bıngıl bıngıl bir avrattı. On üç on dört yaşımdaydım. Bizde oğlan çocukları da, kız çocukları da tez erişir. Bu Miloviç'e harp zenginleri beş yüzlük banknotlardan yorganlar diktiler, cigarasını bin liralıklarla yaktılar. Oysa o sıralarda İstanbul halkı süpürge tohumu unundan ekmek yiyordu. Dört cephede delikanlılar kan revan içinde, aç, çıplak dövüştürülüyordu. Belki bundan dolayı, şimdi bile Çardaş operetinden bir parçayı ne zaman dinlesem, bir yandan haykırmak, birilerine sövüp saymak gelir içimden, tepeden tırnağa isyan kesilirim.. (..)
Sayfa 263
332 syf.
·
Puan vermedi
Nermin Yıldırım ve Misafir romanı üzerine İstanbul kokulu bir söyleşi
Bu videodan Nermin Yıldırım'ın Misafir kitabı hakkında bilgi alabilirsiniz: youtu.be/YOPYrsZhLD0
1000Kitap İstanbul Okuma Grubu
1000Kitap İstanbul Okuma Grubu
: Romanı iki karakter üzerinden görüyoruz ve içerisini Esin karakteri üzerinden, dışarısını da Rikkat karakteri üzerinden görüyoruz. Ve düşünüyoruz, içerisiyle dışarısını ayıran duvar ne işe
Misafir
MisafirNermin Yıldırım · Hep Kitap · 20181,710 okunma
Hiçbir gerçeği oyun kaldıramazdı. Üstelik piştinin kuralı tam bize göreydi. Elinde ne varsa, aynısıyla rakibinin üstüne binmek gerekiyordu. Hafıza önemli, blöf şart, sinek iki şans, vale bütün oyunlarım en Yiğit delikanlısıydı.
Sayfa 156 - İletişim YayınlarıKitabı okudu