Önce bir ellerin vardı yalnızlığımla benim aramda
Sonra birden kapılar açılıverdi ardına kadar
Sonra yüzün, onun ardından gözlerin, dudakların
Sonra her şey çıkıp geldi…
Eeee bu şekilde de hiç bir şey değişmiyor. 9 ay oldu. Öfke duydum, nefret ettim, unuttum, hatırladım… Dönüp dolaşıp geldiğim yer hep aynı. Affetmiyorum , unutamıyorum, vazgeçemiyorum. Sana dair hiç bir şey gitmiyor dünyamdan. Lanetsin işte.
Bizden de erken gelenler olmus. Geç meç kalmis olmayalim?
Hademe giyimli bir kadin onlara dogru yürüdü, tash yoldan. Bezgin, alisik bakislaryla anne, kizin üstünden disarida bir seye bakiyordu.
Anne, saygih sordu:
- Geciktik mi acaba? Çocuklarin çogu gelmis.
Hademe kadin ilgisiz,
- Parasiz yatil imtihanlarinin çocuklar hep erken gelir. Hiç gecikmezler.
Çocuk annesinden ayrildi.
Kiyisi duvarli tas yolda yürümeye basladi.
Hademe kadin, görmedikleri bir iskemleyi görmedikleri bir çatinin oraya
çekip oturmus, yün örmeye baslamisti.
Çocuk, dönemeçte arkasina bakti. Dis kapida annesi yagmurun altinda gülümseyerek duruyordu.
- Sort, lastik pabuç, soket çorap beyaz olacak. Beyaz fanila bluz gerek.
Iki tane olursa daha iyi. Terleyince degismek için. Yürüyüste 23 Nisan, 29 Ekim herkes çiçek gibi olmal, düzenli, bakiml. Ben, yapamadik anlamam.
istedikten sonra, istemek yeter. Yardim kolundaki çocuklarimiz için de
düsündüklerimiz var tabii. Ama bunu daha elzem giyim esyalarina ayirmak
karandayiz. Önlükle katilacaklar. Önlükler gici gicir ütülü. Kizlarda tafta
kurdele. Temiz, tertemiz olmal herkes. Her Türk çocugunun görevidir temiz
olmak. Ne diyorum size? Disler her gün ovulmal. Kulaklarda sari topak kirler görürsem agridi, akinti yapti anlamam, yersiniz cetveli.
Strasbourg'un kendi Yahudi halkına karşı davranışını size hahrlatmamı ister misiniz? Büyük meclisin bütün burjuvaları Yahudilere o kadar çok borçlanmıştı ki nasıl geri ödeyeceklerini bilemiyorlardı, sonra akıllarına bir fikir geldi. Bir Aziz Valentinus günü, şehirdeki bin altı yüz Yahudi, şehir merkezindeki Yahudi mezarlığına yerleştirilen odun yığınları üstünde yakılarak öldü rüldü, böylece belediyenin seçilmişleri hiçbir borçlarını ödemek zorunda kalmadılar. Bana getirilen ve tabağımın altına sokuver diğim şu küçük buruşuk kağıt parçasına bakın Ammeister. O za man elbette siz daha meclisin başında değildiniz ama hafızanızı tazelemek için göstereyim gene de . . . "
Bir arkadaşım sosyal medya hesabının sonuna 539 rakamını eklemişti. Önce otomatik oluşturulmuş bir şey diye düşündüm. Sonra bu hesap sahibini her şeyinin planlı olduğunu düşününce bunun bir tarih olduğunu anladım. 05.03.2009. Bu tarihi özel kılan şey 539 olarak kodlanmıştı. Bazen burnumuzun ucunu göremiyoruz ki!
Güzel seyleri de unutmak istiyor. Güzel seyleri hatırlamanın ertesi günü mahveden, yıkıcı bir tarafi var.
"Hafızası insanin düşmandır," dedi aynı gece. "Unuttum, kurtuldum sanırsın ama öyle bir sey yok. Yasanmistan kurtulmak yok. Topraga girene kadar takip eder seni olmus olan."
"Yapman gereken seyler de var ama," dedi Madenci.
"Topraga girmeden önce muhakkak yapman gereken seyler. Yapmazsan ruhun huzur bulmaz, intihar bile paklayamaz seni.. öyle seyler."
Öykü okumayı hele de böyle kısa yazılmış olanlarını severim. Bu öyküleri de arada bir okuyorum. Yazarımızın, kitabın yanısıra edebiyat dergileri ve kişisel blogunda da paylaştığı hikayelerini
inceleme fırsatım oldu. Okuduğum en iyi hikayeler değil ama kötü de değiller. Belki daha sonraki hikaye ve kitaplarında olgunlaşacaktır bu dil.şimdilik derdi olan ve alıntılamak isteyeceğim bir şeye denk gelmedim.