Kültürel değişim projesinin bilinçli bir proje olduğunu ispat eden bir olay 1980'li yıllarda ülkemizde yaşandı. O tarihlerde Kültür Bakanı (Gökhan Maraş) Meclise, ABD filmlerinin kısıtlanması ve Türk filmlerinin teşvik edilmesi için bir yasa teklifi verdi. Bunun üzerine ABD
Başkanı (G. Bush) bizzat telefonla T. Özal'ı arayarak yasa teklifinin Meclisten geri çekilmesini sağladı. Böylece Türkiye'de bol Amerikan filmi seyredilecek, ardından Amerikan hayranı insanların sayısı çoğalacak ve tabii olarak da para akışı ABD'ye gidecekti. Bugün ABD dünya nüfusunun %5'ini oluşturuyor ama dünya kaynaklarının %25'ini tüketiyor.
Topyekün lumpenleşmiş / lumpenleştirilmiş bir ülke burası. Aşkı, acısı, namusu, yoksulluğu, yönetimi, müziği, şiiri Iumpenlikle bayağılaşmış bir ülke. Özal'ın başlattığı "ahlak darbesinden" sonra yarattığı insan tipinden artık tiksinen, o çiğ insandan kurtulmak isteyen bir ülke. Güney sahillerini Avrupa orta sınıfının yüzme havuzu haline getirmek için göbeğini çatlatacak kadar alçalan bir memleket. Başkenti üçüncü sınıf pavyon ışıklandırmasıyla çirkinleştirilirken lamba manyağı olacak kadar aşağılanmış olan. Velhasıl güzelini çirkinini, iyisini kötüsünü karıştırmış insanlarız biz.
Şimdi bizim tıpkı 'Sürekli Aydınlık Eylemi' gibi kitleselleşecek bir 'Erdem Eylemine' ihtiyacımız var.
Herkes yerini aldıktan sonra «büyükreis» olarak bilinen domuz, «hür hayvanlar»
diye söze başladı.
— Hür hayvanlar diye konuşmamı yadırgayabilirsiniz. Yadırgamayın, çünkü yakında hür olacağız. Hep birlikte hür olacağız, çünkü buna layığız. Bugüne kadar, bu çiftlikte alınan kararlar, hep tepeden inme yöntemlerle olmuştur. Bir çiftlik ekonomisi böyle yönetilmez. Hayvanlararası serbest rekabet düzeni kurulmazsa çiftlik çok kısa sürede bizleri besleyemez hale gelecektir.