Gerçi, Husserl'e göre, psikoloji, fenomenolojiyi, mantığı, bilimi, temellendiremez; üstelik, fenomenolojik tavırda psikolojik olan dışta bırakılmaya çalışılır, ama hemen hemen bütün yapıtlarında yorulmak bilmeden psikoloji ile hesaplaşması, psikolojiyi, gelip geçici, rastlantısal özellik lerinden arıtıp, onun apriori, özsel yanlarını araması, Husserl'in psikolojiye, özlere giden yolda, belki geçildikten sonra ortadan kaldırılabilecek bir köprü olarak baktığı düşüncesini pekiştiren noktalar olsa gerek.
Fenomenolojinin kurulmasında, sürekli ayıklanıp, süzülen psikoloji, fenomenolojinin çekirdeği olan "ben", "bilinç" kavramlarının oluşturulmasında bir kaynak olarak görülebilir. 'Transzendental ben"in karşısına sürekli "psikolojik ben"i koyup, ikisi arasındaki ayırımı ortaya çıkarırken, yadsırken yararlandığı verimli bir alan görünümündedir psikoloji.