Emre ve Beliz üniversiteden arkadaşlar ve birbirlerini gördükleri ilk anda çok büyük bir aşk yaşıyorlar. Üniversite bitince evleniyorlar ve bir yıl sonra ikiz, biri kız biri erkek iki çocukları oluyor. Aradan geçen yıllardan sonra Emre Beliz’i aldatıyor ve Beliz bunu yakaladığında hemen boşanma davası açıp boşanıyor. Beliz kendine bir apartman dairesinde bir daire tutuyor ve çocukları ile orada yaşamaya başlıyor. Karşı komşusu Tunç bir gün kendisinden üzümlü kek için üzün istediğinde tanışıyorlar ve Beliz’in Tunç’a yardım etmesi ile yakın iki dost oluyorlar. Emre’nin Beliz’e yaptıklarına rağmen Beliz yinde çocukları ile Emre’nin arasını bozmadan boşanma durumunu anlatıyor. Ne kadar zor da olsa Beliz ailesinin desteği ile bu zorlu süreçi atlatıyor. Zaten Emre son zamanlarda Beliz ve çocukların hayatına çok da dahil değildi. O yüzden çok değişen bir şey olmuyor. Çocukların bir arada çokça vakit geçirmek istemesi ve Beliz’in ailesinin yapılan etkinliklere Tunç’u da davet etmeleri nedeni ile ikilinin arasında aşk kıvılcımları başlıyor ve gerçekten birbirlerine aşık oluyorlar. Kitap büyük bir sır ile bitti ve çok merak edilecek bir şey ama maalesef ikinci kitap basılmadığı için kitap bittiğinde büyük bir merak ile kalakaldım.
Üzümlü Kek 1Betül Eldoğan · Parola Yayınları · 202224 okunma
Yaklaşık bir yıldır dini inanca sahip değilim. Dinden çıktıktan sonra hayatımın anlamını kaybettim. Önceden ilgi duyduğum her şey artık çok gereksiz geliyordu. Kendimi tamamen boşlukta hissediyordum.
Bir anlam bulmak zorundaydım. Bu kitabın anlam bulma konusunda bana yardımcı olabileceğini biliyordum.
Kitapta
Viktor E. Frankl İkinci Dünya Savaşı sırasında insanlıkdışı toplama kamplarında uzun süre tutuklu kalarak ailesinden birçok kişiyi bu kamplarda kaybedip yaşanan tüm bu acılara rağmen neden
yaşamaya devam ettiğini anlatmakta.
Viktor E. Frankl yaşamın anlamının her zaman değiştiğini, ancak hiçbir zaman yok olmadığını söylüyor. Logoterapiye göre yaşamın anlamı üç farklı yoldan keşfedilebilir:
1.Bir eser yaratarak ya da iş yaparak.
2. Bir şey yaşayarak ya da bir insanla etkileşerek.
3. Kaçınılmaz acıya yönelik bir tavır geliştirerek.
Viktor E. Frankl umudun yitirilmemesi konusuna da sıkça değiniyor: Önemli olan bizim hayattan ne beklediğimiz değil hayatın bizden ne beklediğidir. Yarın ne olacağını bilmiyoruz bu yüzden umudun yitirilmemesi gerekir.
Bunun üzerine
Mustafa Kemal Atatürk'ün "Umutsuz durumlar yoktur. Umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim." Alıntısını yazmasam olmaz. Söz veriyorum Atam ben de bir daha umudumu yitirmeyeceğim.
Viktor E. Frankl İkinci defa yaşıyormuşçasına ve ilk kez şimdi yapmak üzere olduğunuz gibi hatalı hareket etmişçesine yaşayın diyor. Bunu
Friedrich Nietzsche aynı hayatın sonsuz defa tekrarlanacağını, buna göre yaşamamız, karar vermemiz gerektiğini söylüyordu. Çünkü hayatımız acı ve pişmanlıklarla doludur ve aynı şeyleri sonsuz defa yaşamak istemeyiz.
Bir zamanlar Orion’la sevgiliydik. Ama sonra iblis kral kalbimi kırmış ve beni Dikenler Şehri’nden kovarak ölümlüler dünyasına sürgüne göndermişti. Şimdiyse, hem ondan intikam almak hem de dünyayı kurtarmak için planlar yapıyordum. Orion tüm fânilerden intikam almak istiyordu. Tacını çalabilirsem kan dökülmesini engelleyebilirdim. Tek
Yaşam bize bağışlanmamış, bir yükümlülük olarak verilmiştir.
İyi bir ruh bilimcisi olan Dostoyevski şöyle der: "Bir insanın karakterini uzun süren psikolojik araştırmalardan çok, gülüşünden anlamak mümkündür."
Herkese merhabalar benim sevgili dostlarım
Daha evvel bir kitap okumuş, dostluğun arkadaşlığın en güzel halini bize dibine kadar hissettiren, inişlerin aslında çıkışlar kadar kötü olmadığını, ayrılıkların aşkların kavurucu ateşini, saflığı ve masumluğu anlatmıştı.
Çok hoşuma gitmişti ve tavsiye etmiştim. Çok bekledim dedim ki artık bu kitabın
''Yazdıkların şiir değilse kalsın”
…
“Aklınla yapayalnız baş başa
Nice alevli geceler geçtin”
…
“Sen sevgileri göğüsle ve ne olur anla”
Cahit Zarifoğlu
Şair Cahit Zarifoğlu ile yaşamları boyunca yolları uzun kesişenlerin kendilerini bahtlı saymaları için çok
esaslı nedenler var. Eğer bu kişiler, şiirin bir Müslüman için yirminci
Thorn, ölen babasının intikamını alabilmek için savaşcı olmaya karar verir. Bir gün onu eğiten ustası tarafından üç erkekle birden talim yapmaya zorlanır. Talim esnasında bir kaza olur ve Thorn bir arkadaşının ölümüne neden olur. Ancak ustası bunun bir kaza olmadığını ve onun katil olduğunu ilan eder. Taşlanarak ölme cezası alan Thorn, ilk kitaptan çok iyi tanıdığımız ve artık Peder olan Yarvi tarafından kurtarılır. Yarvi onun yeteneğini kullanmaya karar verir. Thorn, Peder Yarvi'nin Harap Deniz boyunca çevirdiği oyunlarla Yüce Krala karşı müttefik toplamasında ona eşlik eder. Onlarla birlikte yola çıkan Brand, talim alanında yaşananlara ses çıkaran tek kişidir. Peder Yarvi'ye olayın aslında kaza olduğunu ve Thorn'un katil olmadığını söylediği için de ustası tarafından gözden çıkarılır. Ancak bu gözden çıkarılış onun için yepyeni bir maceranın kapısını aralar.
Macera kaldığı yerden devam ederken Thorlby'den ilk şehire kadar ulaşan uzun bir yolculukta soluksuz bir mücadeleye eşlik ediyoruz. İlk kitap gibi bu kitabı da beğendim. Klasikleşmiş şekilde bitmediği için de mutluyum. Karakterlerin kendi hikayeleri ve hem kendileriyle hem de etraflarında olup bitenlerle sürdürdükleri mücadeleler etkileyici bir şekilde anlatılmıştı. Üçüncü kitap henüz türkçeye çevrilmediğinden şimdilik harap denize veda ediyorum. Umarım en kısa zamanda son kitap da çevrilir.
Anlamları da hemen hemen her satıra gizledim. Çünkü Pi’deydi asıl anlatmak istediklerim.
Çaresizdim. Vazgeçemezdim.
Sana bu manzarayı mutlaka göstermeliydim.
Seninle nihayet burada buluşmak için çok emek verdim.
Şimdi yine gel benimle, birlikte yürümeye devam edelim.
Savaşların savaşılarak kazanılamayacağını, asıl zaferin ancak doğrudan ayrılmayınca kazanıldığını
Özge anlatsın sana,
Yaptığımız her şeyin evrende dönüp dolaşıp bize nasıl geri geldiğini
Can’dan dinle,
Analiz edebildiğimiz kadar güçlü, sadeliğimiz kadar güzel, gerçekliğimizdeki samimiyet kadar eşsiz olduğumuzu
Bilge’de gör,
Kendi değerini başkalarının gözünden biçenlerin acısını
Duru’yla anla,
Ve Deniz’in düşüncelerinde tanış geleceğin insanıyla… Gel benimle. Yolumuz uzun değil,
Nihayet sana gidiyoruz, bana… BİZ’e.
π
Sorgulanmamış, analiz edilmemiş bir yaşam hiç yaşanmamıştır.
PiAkilah Azra Kohen · Destek Yayınları · 201513,8bin okunma
Birinci Ağıt
Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
Kitap 4 bölümden oluşuyor.
1- Kadim Atalarımız
2-Hücre Düzeyinde Kimliğimiz
3- Atom Düzeyinde Kimliğimiz
4- Evrendeki yerimiz.
Ben aslında neyim? sorusuna farklı bilimler (evrimsel biologlar, fizikçiler, genetikçiler) farklı cevaplar verecektir.
Yazar her bölümde bir soy ağacı/hayat ağacı/ aile ağacı çıkarmak üzere geriye doğru kökenleri
Uzun süreli ilişkilerin içindeki insanlar birbirlerine karşı meraklarını kaybetmeye başlıyorlardı. Bunu kabalık etmek için yapmıyor, daha çok birbirlerini tamamen tanıdıklarına ikna oluyorlardı. Dinlememeye başlıyorlardı çünkü karşılarındaki kişinin ne söyleyeceğini bildiklerini düşünüyorlardı. (S.51)
Çok fazla konuşan biri yerine dinleyen biri
“Yalandan ağlanmaz His, yananlar ağlar.”
Selamlar sevgili okurlar;
Bu defa sakin bir giriş yaptım çünkü yeni yeni sakinleşebildim dakikalardır ağlıyordum. Niye mi? Çünkü kitabı ağlaya ağlaya bitirdim kitapta en çok bağ kurduğum karakter öldüğü içiiiin
Şimdi okuyanlarınız muhtemelen en çok bağ kurduğun karakter o mu gerçekten diyecek ve cevabım
Friedrich Nietzsche felsefesi etkisinde kalmış bir eser "nedeni olan nasıla katlanır" gerçek yaşanmışlıklardan bir psikoterapi yöntemi geliştirmiş legoterapi isimli bu yöntem kişinin varoluşuna anlam kazandırmasıyla oluyor acıda bile bir anlam çıkarmak Yunancada anlam anlamına gelen logos kelimesinden türüyor.
Yazar yaşadıklarıyla çevresindeki