Bir tutkuya ihtiyacım vardı, yarattım. Ama tutku acıya götürüyor insanı ya da acıyı insana getiriyor. İnsanın acısı mı tutkusundan doğuyor, tutkusu mu acısından bilmiyorum. Onu çok özlüyorum.
Doğurmamış kadınlar için de evlat acısı diye bir şey vardı. Anne olmayanlar için de evlat hasreti diye bir şey, vardı. Çocuğuna dair anılarını değil hayallerini hatırlamaktan acı çekiyordu Mercan.
Tanrı, bir insan/bir canlı öldüğü zaman hala hayatta olanların cesedi derhal toprağın altına gömmesini/ ateşe atmasını/ çöle / dağa / suya birakmasini;cesetleri hiç vakit kaybetmeden ortadan kaldırmasını emreder; onlara ölümlü oldukları gerçeğini kavramaları İçin zaman bırakmaz.
Bir an onun yerinde olmayı istedim. Hayata siyah ve beyaz olarak bakabilmeyi. Suçluları sadece suçlu, kötüleri sadece kötü olarak görmeyi. Neden böyle bir fenalığa yöneldiklerini düşünmeden yargılamayı, hatta acımasızca mahkum etmeyi.
Kadınlar, ama sahiden seven kadınlar erkeğin güçlü olmasıyla ilgilenmezler. Seni severler, çünkü yüreklerinde bir yere dokunmussundur. Bunu farkına varmadan yaptıysan daha çok severler. Çünkü samimi olduğunu anlarlar.