Uzun süredir okuduğum en sürükleyici eserlerden biriydi, elimden bırakamadım. “Görünmeyen”, gerçeklik algınızı sorgulatacak nitelikte özenle işlenmiş bir eser, gerek insan ilişkileri dinamiği ve yaşanan somut olaylardaki gerekse soyut kavramlardaki gerçekliğin belirsizliği bu kitabı sürükleyici kılan en önemli nokta. Adam Walker’ın şahit olduğu ve Born’un işlediği cinayet, Gwyn ile yaşadığı ensest ilişki gibi noktalarda olayın gerçek olup olmadığına dair hiçbir cevap veremiyorsunuz, zira herkesin belleğinde farklı bir gerçeklik algısı olduğunu görüyorsunuz ki bu bir yandan oldukça insani bir durum. Kitabın farklı bölümlerinde hikâyeye farklı kişilerin gözlerinden baktığınız zaman esasen dünyada insana dair herhangi bir şeyde “gerçeklik” aranabilir mi sorusu kafanızda beliriyor. Hikâye her ne kadar olağanüstü akıcı olsa da felsefi anlamda insanı dünyayı algılayış biçimi açısından derin düşüncelere sürükleyen, müthiş özgün bir olay akışı ve üslupla şahane bir kitap.