Ög, akıl demek. Öğretmen ise akıl veren, yol gösteren, aydınlatan demek.
Ög aynı zamanda anne anlamına da geliyor. Hatta annesi olmayana ögsüz (öksüz) denir.
Öğretmen de böyledir, yokluğu öksüzlüktür.
Şeyh Sadî, Bostan eserinde “ Birisine iyilik ettiğin zaman, ‘ ben efendiyim, beyim; o bana muhtaçtır!’ diye büyüklenme.Zaman, o muhtaç kimseyi vurmuş deme. Zira vuran kılıç henüz kınına girmemiştir; mümkündür ki o kılıç bir gün seni de biçer” der.
Bize genel manada iyi gelmiyor kötülük. Demek ki insanın tabiatında kötülüğe direnen iyiliğe yazgılı bir taraf var. Kendimizi iyiliğin bir parçası olarak görmek istiyoruz, iyilerin safını tutmak istiyoruz.
Carl Rogers’ın dediği gibi ‘Kim olduğumuzu kabul ettiğimizde değişmeye hazır oluruz.’
Bu süreç kolay değildir zira kimse acı çekmek istemez. Bilinçli farkındalık acının gerçek olduğunu kabul etmeyi gerektirir. Hayata kızmak ya da intikam almak yerine hayatın mükemmel olmadığını kabul eder böylece acıyı kişiselleştirmezsiniz. Kafanızın içinde dönen o acıklı hikayeye takılıp kalmak yerine her şeyi olduğu gibi kabul etmenin rahatlığını deneyimlersiniz.
Ahlak jandarmalığı yapan, çok gürleyen, insanlara ahlak dersi veren, parmak sallayan insanlarla karşılaştığımız zaman merak edelim; bu kişinin geçmişte sakladığı, gizli utancı nedir ?
İnsanlar kendilerinde teşhis ettikleri ve yüzleşmekten kaçındıkları duyguyu bir başkasına yansıtır; utanmayı bilmeyenler başkasını utandırarak var olur.
Her ailenin, her şahsın daha mahrem yaşantıları olmalı. Tohum, karanlıkta ve tenhada filizlenir. Başka insanların gözünün önüne getirilmiş yaşamlar, tabii seyrinden başka rotalara savrulur.