Aynı zamanda hem eleme, hem çok büyük bir korkuya, hem de umutsuzluğa benzeyen anlamsız, belirsiz, soyut bir acıydı bu. Nerede olduğunu gösterebilirdi Vasilyev. Göğsünde, yüreğinin altındaydı; ama bir şeye benzetmenin olanağı yoktu onu.
Ah, oraya vardığımızdaysa, orası şimdi burası olmuşsa, her şey her zananki haline bürünür, zavallılığımızın ve sınırlılığımızın içinde kalakalırız, ruhumuzsa kaçırdığımız huzura özlem duyar.
Onu sevgilisinin gözleriyle görmem daha doğru; belki kendi gözlerimle ona bakınca, bana hiç de şimdiki gibi gelmeyecek, o güzel imgeyi niye mahvedeyim.