Denize kıyısı olmayan herhangi bir kentin
çiçek satan kadınlarının aç kaldığı muhitlerden
deniz kokusu tadında azalan umutlarımızı
mektuplaşmış, öylece uçsuz bucaksız gitmişiz
birbirimizden, mutluluğun esamesi bile
olmayan kadim yalnızlıklara
Sen yine de kapatma gözlerini,
bırak açık kalsın yüreğimin derinliklerinde
Işıklarını söndürme umutlarımın,
dokunma, kapalı kalmasın hiçbir şey
Rahledeki kitap, sokak lambaları
Ve en kötüsü de başkasının ellerini tutan avuçların
OYSA GÜZEL ÇOCUKLARDIK SENİNLE
Mahallenin yoksul çocuklarıydık annemin içinde çırılçıplak
Ömürlük giyerim diye bir beden büyük almıştım seni yüreğime
Yamalı, eski püskü bir sendir hala giyindiğim
Üşümemem bundandır, biliyorsun buralar hep kış
Gitmeseydin keşke büyümek zorunda kaldım
Gayrimeşru vedalar babamdan kalma bir gelenekti oysa
Şimdi koftiden bir şehirde kurusıkı bir isyanın resmi kayıtlara geçmemiş hikâyesiyim
İçimdeki insan seslerine askeri bir darbe yapmış, yalnızlıktan hüküm giymişim
Altı yıldır ‘kapalı cezaevi gözlerinde’ yatıyor, zaman aşımından düşmez bu dava, müebbettim biliyorum
İrtifasını kaybetmiş mutluluklarımı ipi kopmuş uçurtmalara bağlıyor,
Çocukluğuma vasi atadığım salçalı ekmekle, kıvırcık saçlarında düşlerimi tarıyorum
Bu şehirde deniz yok, dirhemdir mutluluklar ve ben içmeyi de bilmem en kötü alışkanlığım sendin oysa
Parmaklıklar ardında bir veda mektubuna buruk hecelerle kırılmış kelimeleri beyaz bir kâğıda döşer gibi yazıyorum artık seni
İcarı ödenmemiş bir şarkıda neşir edilen bir güzelliğin adı olarak kalacaksın bu sayfalarda, belki de adın bir şiir olacak
Gitmeseydin keşke büyümek zorunda kaldım
Oysa güzel çocuklardık seninle