Sormak düşünmektir; düşünmekle, dünyayı dönüştürme fırsatı yakalarız.
Dünyayı bulduğundan daha iyi bir biçimde bırakmak, insan olarak hepimizin ödevidir.
İyi bir ilkenin her düzeyde işleyeceğini sanmak aldatıcı olabilir. Bir kaos araştırmacısının da dediği gibi,
"Eğer bir kuram her şeyi açıklamaya yarıyorsa, aslında hiçbir şeyi açıklamaz ."
Batı bireyciliği, farklılığa saygı duyar gibi gözükse de, özünde rekabetçi bir tutumu beslemektedir ve bu anlayış içinde davranış, değer ve hayat izleri bakımından farklı olana pek az hoşgörü gösterilir. Modern Batı toplumlarının bu yoğun bireyciliğinin pek çok şizofren hastanın iyileşmesine olumsuz etkide bulunduğu düşünülmektedir. Kendine güvenme, rekabet ve bireysel başarıyı benlik saygısının ana kaynakları olarak gören bu anlayış, rekabette geri düşenlerin ya da başka bir deyişle 'tutunamayanlar'ın ümitsizliğini artırmaktadır. Rekabete giremeyen şizofren bireyler için toplumsal statü ve benlik saygısının yaygın kaynaklarından uzaklaşmaktan başka bir yol kalmamakta, bu da onları toplumun kenarına itmektedir. Kimliğin grup üyeliğinden devşirildiği toplumlarda ise destekleyici bağlar süreğen bir hastalıkla daha az bozulmakta ve daha az uyum sağlayan bireyler bile kendi kimlik, aidiyet ve önem duygularını koruyabilmektedirler.
Kendi varoluşunu anlamlandırabilen insanların dünyayı da anlamlandırabilenceğini, kendi varoluşlarını ışıklandırabilenlerin dünyayı da ışıklandıracağını hatırda tutmalıyız...
Kapitalizm ciddi bir kültürel/psikolojik yıkıma yol açmış ve kendimize yardım ya da kendimizi terbiye etme yetilerimizi yok etmiştir. Toplumsal baskılar egoyu işgal ettikçe, büyümek ve olgunluğa erişmek giderek daha müşkül bir hal almıştır.