Özgür değilsin henüz, hala özgürlüğü arıyorsun. Uykusuz ve aşırı uyanık kılmış arayışın seni.
Özgür yükseklere çıkmak istiyorsun, yıldızlara susamış ruhun. Ama kötü dürtülerin de özgürlüğe susamış...
Kendini yalnız hissediyordu. Nora yalnızlığın, temelinde anlamsızlık yatan bir evrende insan olarak var olmanın ayrılmaz bir parçası olduğunu bilecek kadar varoluşçu felsefeye hakimdi.
Yalnızlıktan iyice bunalıp başkalarının yanında acılarımı ortaya döktüğüm ender zamanların hemen ardından kendimden nefret edip kendime yabancılaştım, sanki kendimden uzaklaşmışım gibi hissettim.
Bazen hayatımdaki en yalnız insan olduğumu düşünürüm. Ama bunun başkalarının varlığıyla hiçbir ilgisi yoktur- aslında beni yalnızlığımdan koparıp da gerçek anlamda eşlik etmeyenlerden nefret ederim.
Sıkıntılarının bir kısmının derinde gömülü bir haksızlık hissinden kaynaklandığını düşünüyorum. İçindeki bir şey-bir korku,bir ürkeklik hissi- öfkeni ifade etmene izin vermiyor. Onun yerine zayıflığınla gurur duyuyorsun. Gerekliliği erdeme çeviriyorsun: Duygularını derine gömüyor, sonra da hiç içerlemediğin için kendini bir aziz gibi görüyorsun. Öfkelenmeyecek kadar zarif biri olduğunu düşünüyorsun. Josef, azıcık intikam duygusu iyi bir şeydir. İçe atılan kırgınlıklar insanı hasta eder!”