Gelin bakalım şimdi! Oy verdiğiniz hükümet ve kardeşlerinizin hizmet ettiği ordu hiç duraksamadan ve vicdan azabı duymadan "soykırım" işlerken siz kurban değilseniz, o zaman kesinlikle işkencecisiniz.
Türk icadı kervansaraylarda da hamamlar vardı. Amerika'nın meşhur mizah yazarı Mark Twain, İstanbul'da hamama girdiğini anlatır. "Beni öyle bir ovup ovalayıp keselediler ki, hamamdan çıkınca elbiselerim bol gelerek üstümden sarktı" der.
İlkçağ başlangıcında ölülerden çok korkulurdu, hortlarlar diye. Hortlamamaları için mezarlarına içecek, yiyecek konurdu. Zenginse köleleri öteki dünyada hizmet etsin- ler diye ölüyle öldürülürler, gömülürlerdi. Karıları da öldürülürdü, atları da öldürülürdü, arabaları, kap kacakları da. O zaman ateş tanrılaştırılmıştı ve tapınılırdı ateşe. Ölüler evlere gömülür ve ocak ateşinin de ölüleri diri tuttuğuna inanılırdı. Onun için evliyalara, Meryem Ana'ya mum yakılır. Ölüler gömülürken, "ölü çok iyi insandır, şöyle değerli, böyle değerlidir" diye pehpehlenirdi ki; kızıp hortlamasınlar ve dirilere baş belası olmasınlar.
Onlar öldükten şu kadar gün sonra onların gönüllerini hoş etmek için tatlılar pişirilirdi, lokmalar, helvalar, aşure gibi hububat (tahıl) ve kuruyemişler hediye edilirdi.
Amaç, aman hortlamasınlardı bidayette.